İlyas Aydınalp

İlyas Aydınalp

Eğitimci

Stephen Hawking'e Açık Mektubumdur

14 Ağustos 2017 - 12:08

Sayın Stephen Hawking.
Size bu mektubu medeniyetler beşiği Anadolu topraklarından yazıyorum.
Sizin kitaplarınızı ve açıklamalarınızı yakından takip eden biriyim.
Türkiye’deki hayran kitleniz içindeyim yani.
Şimdiye kadar ki açıklamalarınızı takdirle destekliyordum.
Lakin şu sıralar sosyal medyada paylaşılmakta olan açıklamanızı üzüntü ve kaygıyla okudum.
Dünyanın yüz yıllık ömrü kaldığını, hepimizin pılıyı pırtıyı toplayıp dünyayı yüz yıl içinde terk etmemiz gerektiğini yazmışsınız.
Nükleer savaş, salgın hastalık ve aşırı nüfus artışının insanlığın sonu olacağını belirtmişsiniz.

Stephen Abi. 
Bizim ülkede son birkaç yılda yaşamadığımız olay kalmadı.
Halk olarak bunalımdayız.
Ağrı kesiciden sonra en çok anti depresan kullanıyoruz.
Bir de sen karamsarlığa sürükleyerek bunaltma bizi.

Her gün terör saldırılarında onlarca, yüzlerce insanımızın hayatını kaybetmesini mi anlatsam.
Bugün nerde bomba patlayacak acaba korkusundan mı bahsetsem.
Hadi biraz ortam duruldu derken bir gece ansızın darbe girişimine maruz kalmamızın dehşetini mi anlatsam.

Tabi bunlar çok tuhaf geliyordur sana.
Artık son olarak uzaylı istilasını bekler olmuştuk ki onu da Allahtan Uşaklı yiğit köylülerimiz uzay gemisini taşlayarak püskürttü.

Şimdi sen diyorsun ki dünyada yüz yılımız kaldı. 
Uzaya yerleşelim.
Nükleer savaş falan filan.
Bizim ciğerimiz yanıyor nicedir.
Nükleer bombayla yanmışız ne yazar.
Kardeşliğin topraklarıydı Anadolu.
Nefret eder olduk birbirimizden.
Salgın hastalıklardan beter olduk.

Her doğan çocuk kutlu idi.
Şimdi sadece sayılardan ibaret hepsi.
İstismarcıların elinden nasıl kurtarırız diye düşünüyoruz çocukları.

Nüfus artışı, nükleer savaş, salgın hastalık diyorsun ya abi.
Tüm suçlu insanlık sanki.
Neden emperyalizmden hiç şikayet etmiyorsun.
Neden kapitalizmin dünyayı nasıl tükettiğini anlatmıyorsun.

Sen en iyisi mi buralara gel.
Bir hafta misafir edelim seni.
Gel yörüklerle tanış.
Egenin dağlarında dolaşalım.
Sonra İç Anadolu’nun bozkırlarına götürelim seni.
Sonra Rize’nin dağlarında bir çay demleyelim gün batarken.
Nemrut Dağının gölgesinde kahve içelim.

Bizim burada kapitalizmin uğramadığı yerler var hala.
Bankacılık siteminin ciğerini sökemediği köylüler var.
Tükettiği kadar üretir onlar.
Toprağı, suyu, çiçeği, börtü böceği, hayvanı seven köylüler.  
Gel ayranımızdan iç.
Zeytinyağımızdan ye.
Ekmeğimizi tad.
Bizim dünyayla bir sorunumuz yok.
Dünyanın yemişleri hepimizi doyurmaya yeter. 
Dünyadaki vahşi sistemin bizlerle sorunu var abicim. 
Bunları düşün biraz.

Savaştan, hastalıktan, kalabalıktan korkma. 
Bak Hiroşimaya.
Küllerinden doğdu Zümrütü Anka Kuşu gibi.
Binlerce yıl süren veba bitti.

Toprak sürmeyi bilirsen bolluk verir sana.
Paylaşmayı bilirsen bir ekmek on kişiyi doyurur.
Birileri başını sokacak bir oda bulamazken yüz odalı saraylarda yaşayanlardan kork sen.
Aç gözlülükten kork.
Bunlara kız biraz da.
Bunlar için çözüm düşün.
Şu kafayla Gora Gezegenine sittirip gitsek oranın da içine sıçmayacak mıyız Stephen Abi?

İzmir’den sevgiler, selamlar.

İlyas 

Bu yazı 2047 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Fakir-i Pür Taksir
    6 yıl önce
    Güzel bir insanın güzel bir dünya için güzel, umut verici düşünceleri..

Son Yazılar