İlyas Aydınalp

İlyas Aydınalp

Eğitimci

Buharlaşıp, toz olup, kül olsunlardı…

02 Mart 2018 - 10:06 - Güncelleme: 02 Mart 2018 - 10:24

2004 yılıydı.
Antalya’da öğrenciyim.
Sosyal medya denen kavramın hayatımıza girmediği, televizyonlarda çocuk
istismarcılarının, tecavüzcülerin boy göstermediği zamanlardı.
Hayatımızda, çocuğun istismar edilmesi kavramı yoktu.
Sosyoloji bölümü tarafından ilk defa şahit olacağımız bir konferans düzenleniyordu.
Konu “Çocuk İstismarı”
Şaşırdık.
Merak ettik.
Çocuğa istismar yapacak kadar sapık insanlar olabilir miydi?
Beş yüz kişilik salonda yüz kişi var yok.
Meraklı öğrenciler olarak koltuklara yerleştik.
Ve arkadaşlarla hayatımız boyunca unutamayacağımız, rüyalarımıza girecek üç
saatlik konferansı dinledik.
An geldi göz yaşlarımı tutamadım.
An geldi yutkunamadım.
Öyle şeyler duydum ki
çocuklara bunları yapan o kişiler ölsün, gebersin istedim.
O gün o salonda anlatılanlar katılımcıların dünyasını yıktı..
Zaman zaman salondan hüngür hüngür ağlayarak çıkanlar oldu.
Zaman zaman da duyduklarından dayanamayıp kusanlar…

 

Meğer insanlar ne kadar da sapık olabiliyormuş
Meğer nasıl da aşağılık, kötü bir dünyaymış burası.
Ailelerimiz bizleri nasıl da yalıtılmış yetiştirmiş aslında.

 

Konferansı sunan sosyal hizmet uzmanını dinlerken artık
dayanamadım ve elimi kaldırıp söz istemeden sordum
“Çocuklara bunları yapanlara ne oluyor? Nasıl bir ceza alıyorlar?
Sonra o çocuklara ne oluyor? Nasıl yaşayabiliyorlar? Devlet ne yapıyor?”

Bir anlık sessizlik.
Sosyal hizmet uzmanının yüzünde umutsuz ve çaresiz bir ifade.

 

Derin bir nefes aldı.
“Şayet aileler uğraşıp bu şahısları şikayet ederse tutuklananlar oluyor. Ceza
almadan da kurtulanlar var. Çoğunlukla da kurtuluyorlar. Aileye baskı yapıp
şikayetini geri aldırıyorlar. Cezaevine düşenlere ise diğer mahkumlar ceza kesiyor”
dedi.
“Ne yapıyorlar?” dedim.
“Cezaevindeki tüm o katil, hırsız, uyuşturucu satıcısı ve aklınıza gelecek her türlü
psikopatların bile duyarsız kalamadığı tek konu çocuğa yapılan tecavüzdür. Ne yapıp
edip bu adamları cezaevinde öldürüyorlar” dedi.
Salondaki herkesin hissi o an derin bir solukla beraber “Ohh” oldu.
Ohhh…
Herkes bir anda rahatladı.
Adalet sağlanmış, hak yerini bulmuştu sanki.
Masum bebelerin intikamı alınmıştı.
Kısasa kısas.
Kana kan.
Göze göz.
Dişe dişti.
Ölsünler, gebersinler.
Buharlaşıp, toz olup, kül olsunlardı…
Nasıl bir şeydi bu nasıl.
İnsanları zehirleyen uyuşturucu satıcılarının, katillerin bile vicdanını sızlatan,
hayattaki en masum şeye, bebeğe, çocuğa verilen bu zarar nasıl bir zarardı.
“Peki ya çocuklara sonra ne oluyor? Nasıl yardım ediyorsunuz” dedim.
Sosyal hizmet uzmanı bir kez daha umutsuz ve üzgün bir tavırla ağır ağır konuştu.
“Terapi süreçlerine devam eden çocuk ve aile neredeyse yok denecek kadar az.
Yitip gidiyorlar” dedi.
Biz sorduk. O yanıtladı.
Biz ağladık. Gözünden yaş süzülmese de sanki için için o da ağladı.
Son bir soru sordum.
“Peki hocam sizler bu acılarla nasıl baş ediyorsunuz? İşiniz bu ama nasıl
nasıl?”

“Alışmıyorum ki” dedi.
Doğru ya insan buna nasıl alışır ki.

 

İnsan her gün bunları görerek, yaşayarak nasıl normal kalabilir ki.

 

On dert sene geçti.
Şimdi bakıyorum da herkes bu duruma alışmış.
Beş yaşındaki bebeğe yapılan istismarın haberlere düşmesi iki hafta önceydi.
Bu sadece bir haber.
Basına yansıyan.
Peki yansımayanlar?
Herkes nefretini kustu sosyal medyada.
Lanetler okudu.
Birkaç küçük protesto yürüyüşü oldu.
Görevimizi yerine getirdik.
Vicdanlar rahatlatıldı.
Bir sonraki habere kadar rahat rahat uyuyabiliriz artık.
Sonra?
Sonrası hayat devam etti.
Siyasi partiler birlik oldu. Yasa çıkartacaklar.
Aşağılık istismarcılara en ağır cezalar için kanun yapılacak.
Peki bu aşağılık herifleri idam bile etsek o çocukların yaşadığı travma bitecek mi?
O pislikler ölünce tüm mağdurlar yaşadıklarından sıyrılıp kurtulabilecek mi?
Neden hiç kimse sorunun temeline inip
“Ya bunlar yaşanmasın diye nasıl önlem alırızı” konuşmuyor.
Bu çocuklara ne oluyor efendiler?
Hangi ceza o çocukların ruhunu iyileştirebilir.
Bu istismarcılar neden Avrupa ülkelerinde neredeyse yok denecek kadar az da biz
de fazla?
Bunun cevabını bulup harekete geçmedikçe idam olsa ne yazar.
Kimyasal hadım olsa ne yazar…

Bu yazı 2228 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar