İlyas Aydınalp

İlyas Aydınalp

Eğitimci

Babamın Dövizle İmtihanı

04 Eylül 2018 - 10:58

Sene 1994.

Türkiye’nin ekonomik kaosu yaşadığı senelerden biri.

Benim ilk ekonomik kaosum.

Ortaokul son sınıf öğrencisiyim.

Annem ne yapıp edip dünya klasiklerini okutuyor bana.

Bir kitap bitiyor. Her şeyi biliyor zannediyorum kendimi.

Salaklığın tavan yaptığı ama bunun farkında olmadığın yaşlar.

 

Ailecek Ramazan Bayramı sebebiyle dedeme gitmişiz.

Ev kalabalık.

Misafirin biri gidiyor beşi geliyor.

Akraba, eş dost.

Çok mutlu herkes.

Biz evin demirbaşı.

Tatlı yemekten burnumdan şeker fışkıracak neredeyse.

 

İçeri İstanbul’da galerici olan akrabamız Bekir Amca girdi.

Sarılmalar kucaklaşmalar.

Hep güzel arabalara biner.

Hem tamircilik hem galericilik yapar.

Çalışkan mı çalışkandır Bekir Amca.

 

O gelince erkeklerin sohbeti bir anda arabalara çevrildi.

Bizim araba 1978 model Murat 131.

Çok arıza çıkartıyor.

Sivas’ın soğuğunda arabanın kaloriferi yok.

Siz hesap edin artık.

Neyse babam araba sordu Bekir Amcaya.

O yıllarda Doğan arabalar meşhur.

Bak sen şu işe İstanbul’dan Doğanla gelmiş.

Kapıya çıkıldı.

Arabaya bakıldı.

Kaça olur kaça olmaz derken babam arabayı aldı orda.

Bizim külüstür Muratı Bekir Amcaya verdik.

Süper Doğanı aldık.

Allahım havalara uçuyoruz.

Araba beş vites.

Kalorifer çalışıyor.

Siyah renk, krom jantlar.

Bizim arabayı 55 milyona saydı.

55 milyon da haftaya göndereceğiz.

Ama babamın parası yok.

Bayramlaşmada akrabalar babama dolar mark verelim kredi çekince sen bize verirsin dediler.

Çünkü kredi hemen çıkmıyor.

Şimdiki gibi mesaj at kredin cebe gelsin yok.

Neyse babam bayram sonrası ilk gün akraba eş dostun verdiği dolarları, markları alıp bozdurdu ve arabanın parasını gönderdi.

Sonra bankaya gitti.

Krediye başvurdu.

O kredi çıkamadı.

Çünkü dönemin başbakanı Tansu Çiller ve ekibi dünya çağında görülmemiş yaratıcılıkta bir karara imza attılar.

Enflasyon öyle hızlıydı ki o yıllarda düşünün 14 yaşında çocuğum ve enflasyonu biliyorum.

Her gün her yerde enflasyon konuşuluyor.

Enflasyon canavarının resmi bile vardı.

Game of Thrones’taki ejderha gibi gazetelerde çıkar.

Her şeyi  yer yutardı.

İşte ülkenin başbakanı bu enflasyon canavarını yenmek için bir gecede Türk parasının değerini yarı yarıya düşürdü. Dahiyane fikri sayesinde ertesi gün döviz iki katından daha fazlaya fırladı.

Babam günlerce hasta yattı.

Derdinden ölenler oldu o süreçte.

İntihar edenler…

 

Bankalar kredi vermedi babama.

Kimseye vermediler.

Gerçi verseler ne olacak.

Rahmetlinin borcu dövizle.

İki buçuk yıl aldığı dövizleri ödedi karı koca.

Anamız ağladı deriz ya.

Ben de ikisi bir ağladı.

Babam tövbe etti.

Bir daha dövizle borçlanmam dedi.

Ama zaman insanın yaşadıklarını unutturuyor.

 

Sene oldu 2001.

Babam bilgisayara merak sardı.

Ben üniversitedeyim.

Bir arkadaşı illa bilgisayar al demiş.

Hatta 1200 dolar para vermiş.

Ne zaman istersen verirsin demiş.

Gitmiş almış bizimki de.

Ben üniversiteden kafa tatili için geldim.

Televizyon izliyoruz.

Ülkenin cumhurbaşkanı başbakana kızıp anayasa fırlattı diye dolar mark bir günde iki katına çıktı.

Babamın ettiği küfürleri tahmin edersiniz.

Kendine de sövdü bu sefer.

Beyniyle, kafasıyla ilgili terbiyesiz şeyler söyledi rahmetli.

Yine hasta yattı günlerce.

0 yıl Türkiye %10 küçüldü.

Ülkenin durumunu siz düşünün.

Şimdi az büyüdü diye bir sürü sorun çıkıyor.

Küçülmek hem de %10…

 

Babam bir daha hiç döviz borcu almadı.

Döviz alacak kadar da hiç parası olmadı.

Bankada Türk parasını faize koyduğu bir mevduat hesabı da olamadı.

Anca yaşadılar bizimkiler.

İki çocuk okuttular.

Kendi emekleriyle bir ev bir yazlık aldılar.

60 yıllık ömrü taksit ödeyerek geçti.

Hastalandı, emekli oldu.

Kanserle boğuştu.

2013’te yenildi.

 

Okuma yazmayı öğrendiğim zaman annemin ilk işi evin gelir gider bütçesini her ay bana yazdırmak olmuştu.

Her ayın başında hesabı yaparken şu soruyu sorardı:

“Bu hesaba göre İlyascım kaç ay sonra düze çıkıyoruz?”

Cevap verirdim:

“Kasımda düzlükteyiz anne!!!”

O düzlük çok uzun yıllar hiç gelmedi.

Ya yokuş çıktılar ya da son sürat indiler aşağı.

 

Şimdi korkuyoruz ya dolar ne olacak diye.

Eski günleri düşünüyorum.

Bir günde başlardı kaos.

Şimdi uzun günlere yayılıyor.

Hangisi daha iyi?

 

Tramvayda bir amcayla konuştuk geçenlerde.

Ona sordum sence ne olacak diye.

Olur böyle sonra geçer dedi.

Hayran oldum amcanın sakinliğine.

İçime bir huzur serpti.

 

Şu günlerin bir an önce geçmesi dileğiyle.

Aylar sonra merhaba!!!

 

 

Bu yazı 2659 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 4 Yorum
  • Ali seydi koca
    5 yıl önce
    Güzel bir yazı eline sağlık benzer olayları binlerce aile yaşadı malesef yaşamayada devam ediyor selamlar
  • Mehmet Ç.
    5 yıl önce
    Herzamanki samimiyet ve içtenliğinle yazmışsın. Bu yazının üzerine söylenecek tek söz var. Umut fakirin ekmeği ye memet ye...
  • hasan milli
    5 yıl önce
    Yüreğine sağlık kardeşim. Maalesef ben o amca kadar iyimser değilim. Ülkenin yönetici dediklerimiz çoktan evini barkını taşıdı başka ülkelere. Üstelik evler korunaklı sığınaklılarından. Şu an gemi batana kadar ne kadar mal çalsak/çaldırsak kardır deniliyor. Ahiretini düşünen yok. Osmanlının son zamanları geliyor aklıma. Allah sonumuzu hayır etsin.
  • Müberra Çavdar
    5 yıl önce
    Ağılına sağlık gerçekleri ne güzel dile getirmişsin.

Son Yazılar