İlyas Aydınalp

İlyas Aydınalp

Eğitimci

Okuyana Yer Ver

28 Eylül 2017 - 11:59

İzmir’in giderek artan trafiğinde toplu ulaşım kullanmak daha konforlu hale geliyor. Burada konfor derken zamanı ve stresi kastediyorum. 
Toplu taşıma daha kısa sürede ve stressiz olmaya başladı.
Örnek vererek açıklayayım.
Dört ay öncesine kadar Karşıyaka’da oturuyordum ve işim Alsancak’taydı.
Otobüs ve vapur aktarması yaparak evden çıktıktan kırk dakika sonra işe varıyordum.
Şimdi Güzelbahçe’de yaşıyorum.
İşe arabayla gittim birkaç gün. 
Mordor’a giden Frudo misali yol bitmek bilmedi bir türlü.
Anam ne çile. En az yetmiş beş dakika sürüyor.
İzmir burası avuç içi kadar yer.
Resmen şehirlerarası otobüs şoförü gibiyim.
Alışık değilim bu kadar yola.
Hah bir de otopark bulma çilesi var.
Arabaya park yeri bul.
Park et.
İşe yürü.
On beş dakika da öyle gidiyor.
Etti mi doksan dakika.
Bunun bir de akşamı var.
Günümün yüz seksen dakikası işe gidip dönmek için yolda geçiyor. 
Çoğu insan için bu böyle.

Günde üç saat şehir içinde araba kullanmak stresli biri olmanız için tek başına yeterli bir sebep.
Araba kullanmaktan tiksinir hale geliyor insan.
Diyeceksiniz ki abi taksiciler, dolmuşçular, otobüs şoförleri ne yapsın?
Abicim onların mesleği bu. 
Biz şoför değiliz. Sıradan vatandaşlarız biz.
Neyse sözü uzatmayayım.
Kendimi hızlı bir şekilde toplu ulaşımın kucağına attım.
Evden çıkıp ilk duraktan hareket eden otobüse biniyorum.
On dakika sonra aktarma yapıp bir başka otobüsteyim.
Sonra o otobüsten inip metroya biniyorum.
Ne kadar sürede işte oluyorum diye hesapladım.
Şok Şok Şok.
Bir saat. 
Arabayla gitmekten daha iyi.
Çocuklar gibi mutluyum.
Otobüste, metroda elimden kitap düşmüyor.
Haftada iki kitap bitirmeye başladım.

İlk hafta iş dönüşü metroda ayakta dururken önümde bir yer boşaldı.
Kenara geçip elinde çantalar olan bir gence “Siz oturun” dedim.
“Olur mu abi sen ayakta kitap okuyorsun. Sen otur rahat rahat oku” dedi.
Çok şaşırdım.
Hatta çok sevindim.
Duyarlılığa bak.
Okuyana yer veriyor.

Neyse işe gel git devam.
Aradan dört gün geçti.
Yine metroda elimde kitap. 
Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan’ı okuyorum.
Önümdeki koltuk boşaldı.
Ellili yaşlarında bir beyefendiye “Buyrun siz geçin” dedim.
“Sağol kardeşim. Sen kitap okuyorsun. Geç rahat oku” dedi.
“Böyle de rahatım. Teşekkür ederim. Siz geçin” dedim.
Adam bir cümle söyledi ki içim burkuldu.
“Güzel kardeşim memlekette kitap okuyan adam göremiyoruz artık. Okuyana hasretiz. Herkesin elinde bir telefon. Bak ben de okumuyorum. Bari okuyana faydam olsun. Hadi sen geç” dedi.
Geçtim oturdum. 
Sırtıma sevecen bir ifadeyle vurdu.
Yüzünde mutlu bir gülümseme.
Bende buruk bir tebessüm.

Hakikaten memlekette okuyan adam kalmadı.
Biraz çok okuyanlar kapağı yurt dışına atmaya çalışıyor.
Nasıl atmasınlar!!!
Bizi okuyanların şerrinden korusun diye Allah’a dua eden profesörlerin olduğu,
Okuyanlarla entel dantel bunlar diye dalga geçen yöneticilerin bulunduğu,
İstatistiklere göre artık okuyanların okumayanlardan daha fakir olmaya başladığı vatanımda okuyanlar gitmesin de ne yapsın!!!

Yıllar önce bir mütahid tanımıştım.
Adam okumamışlığıyla övünüyordu.
“Vallahi ben ilkokulu bile bitirmedim. Ama bu mühendislerin hepsi benim emrimde. Okulu yeni bitirenler var. Asgari ücret veriyorum onlara.” diye övünüyordu.

Şimdi güya hükümet ülkenin okuyanları, yurt dışına kaçıyor diye üzülüyormuş. Önlem almaya çalışıyorlarmış.
Nasıl bir önlem alacaklar acaba?

Son söz.
Okuyana yer verin arkadaşlar.
Otobüste, metroda, yönetimde, işte, siyasette.
Okuyana yer vermezseniz ülkenin geleceğine ufak ufak yol verilecek… 

Bu yazı 1719 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Fatma Özkan
    6 yıl önce
    Son derece gerekli bir konuya değinmişsin sevgili İlyas kutluyorum

Son Yazılar