İlyas Aydınalp

İlyas Aydınalp

Eğitimci

İzmirli'nin Hiç mi Suçu Yok?

21 Ağustos 2017 - 09:29

Son bir yıldır İzmir’de bir İstanbul fobisi aldı yürüdü.
Arkadaş şehirde trafik sıkışıyor.
“İstanbullular çok geldi trafiği mahvettiler” diye sinirleniyor millet.
Emlak fiyatları, kiralar artıyor.
“İstanbullular geldi fiyatları uçurdular şekerim” diye kızılıyor.
Özellikle Çeşme, Alaçatı’da bir lahmacun yirmi liraya satılıyor.
“İstanbullular geldi içine sıçtılar buraların” diye öfkeleniyorlar.
En komik bulduğumda İzmir’e göç ederek Türkiye’nin dört bir yanından gelen insanların söyledikleri.
Ya siz İzmir’e göç edip gelip bu şehrin kültürünü içselleştirmişsiniz.
Bu harika bir şey.
Zaten İzmir’e gelip yerleşen biri on sene içinde İzmirli olup çıkıyor.
Bu şehir öyle güzel bir şehir.
Ama bu İstanbullu düşmanlığı çok tuhaf ve saçma.
Şöyle ki;
İzmir’e yılda otuz bin yeni araç trafiğe katılıyor.
Bu bilinen bir şey.
Peki yılda kaç araçlık otopark yapılıyor?
İki, bilemedin üç bin.
Her sene bu kadar araç gelecek mi?
Evet.
Bununla ilgili bir çalışma var mı?
Vardır inşallah diye dua ediyoruz.
Geçtiğimiz aylarda ulaşımla ilgili yapılan bir toplantıda yetkili bürokrata sordum.
Yetkiliden aldığım cevap şu:
“Efenim halkımız toplu ulaşım kullanmalı” dediler.
“Yahu temiz bir dünya ve zaman tasarrufu için kullanıyoruz zaten de millet araba alıyor ve bir yere park etmek zorunda” dedim.
“Bizim önceliğimiz otopark yapımı değil toplu ulaşım” dedi yetkili.
Tabi ki öncelik toplu ulaşım olsun ama bu konuda vatandaş,
“Ya demek ki toplu ulaşım kullanmak zorundayız araba almayalım gerek yok mu diyecek?”
Tamam İzmir’in özellikle raylı sistemi diğer illerimizden kat kat iyi.
Hem daha ucuz hem daha işlevsel.

Ama İzmir’in yönetenleri hiç sokaklara bakmıyor mu?
Millet neredeyse arabaları üst üste koyuyor.
Kaldırımlar arabaların işgali altında.
Hem gelen İstanbullular çoğunlukla merkezin dışındaki Urla, Seferihisar, Güzelbahçe gibi yerleri tercih ediyor. İstanbul’un keşmekeşinden kaçıp sakinliğe sığınıyorlar.
İzmir’in merkezindeki hengamede işleri yok yani.
İstanbul trafiğini özlüyoruz da hasret gidermek için buranın trafiğinin de içine edelim mi diyor İstanbullular.

Gelelim emlak fiyatlarına.
Geçenlerde bir İstanbullu arkadaş almak isteyip kararsız kaldıkları Urla’daki bir evin üç ay içinde üç yüz bin lira zamlandığını şaşırarak izlemişler.
Diyeceksiniz ki serbest piyasa, arz talep meselesi.
Talip çok olunca fiyat artar demi?
Ama bu kadar artar mı?
İşin garibi emlak piyasası da durgun.
Hangi emlakçıya sorsan satış yok diyorlar.
İstanbullu geliyor. Bunların parası çok diye iki yüz binlik eve dört yüz bin istersen satış olmaz paşam. Piyasa durur.
Hem fırsatçılık ayıptır.
Fiyatları İstanbullu yükseltmişmiş.
Salak mı İstanbullu?
“Abi bizde para çok. Bu ev İstanbul’da olsa bir milyon eder. Al sana aynı para” mı diyecek?

Gelelim Çeşme, Alaçatı konusuna.
Geçen yaz eşimle Alaçatıya gittiğimizde bir tabelayı görüp köy ekmeği gibi bakakaldık.
“ÇAY, GEVREK, KAŞAR MENÜ 25 TL” yazıyordu.
İnsaftır, ayıptır, günahtır.
Bodruma kızıyordunuz turiste bir lahmacunu elli liraya satıyorlar diye.
Şimdi Bodrum turist diye gıt gıt ötüyor.
Hali ortada.
Ama biz de ders çıkartacak bilinç nerdeee.
Bir daha gitmedik Alaçatı’ya.

Urla Sanat Sokağına gidiyoruz.
Hatta geçen hafta uğradığımızda bir şey duydum çok hoşuma gitti.
Urla Sanat Sokağında açılan kafe-restoranlardan biri bir tabak makarnayı seksen liraya satmaya çalışmış başta.
Seksen lira!!!
Diğer esnaf ve Urla’nın insanı müdahale etmişler.
Paşam demişler.
Sen burayı ne sandın.
Kendine gel.
Düzgün esnaflık yap.
Sanat Sokağının da, Urla’nın da yapısına ters düşme diye uyarmışlar.
Mekan hemen fiyatlarını güncellemiş.
İnsani düzeye getirmiş.
İşte budur dedim.
Helal olsun Urla’ya.
Olması gereken bu tavırdır.

Bir şeyin ederi bellidir.
Bunun birkaç kat üstünde satıyorsan yaptığın fırsatçılıktır.
Serbest piyasa, arz-talep bunlar boş laf.

Şimdi bu kadar şeyin üstüne İzmir’in, İzmirli’nin kendine dönüp bakması gerek.
Hem bu topraklar hepimizin.
İstanbul’u, İzmir’i, Trabzon’u, Hakkarisi hepsi bir.
Gelmeyin, buralar bizim. 
Muhteşem şehrimizi mahvediyorsunuz şımarıklığından kurtulmak gerek.
İğneyi önümüze koyup düşünmek gerekiyor ki çuvaldız acıtmasın…

Bu yazı 1877 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Fakir-i Pür Taksir
    6 yıl önce
    Gerçekçi, hakkaniyetli bakışınız için teşekkür ederim

Son Yazılar