“İzmir, 9 Eylül’de kurtuldu” demeyin.
Çünkü 17 Ağustos, her yıl bize deprem gerçeğini hatırlatıyor. Hâlbuki her gün bu gerçekle yüz yüzeyiz.
İzmir birinci derece deprem kuşağında. Son zamanlarda neredeyse her gün açıklamalar yapılıyor.
Öyle ki, açıklamaların boyutu yüksek şiddetli bir depremin boyutunu bile aşmış durumda. Büyük bir depremle ülkenin bağımsızlığını kaybedeceğine ilişkin açıklamalar var.
Hal böyleyken herkes yazıyor, çiziyor, konuşuyor ama somut bir adım atılmış değil.
Şimdi size bir senaryodan ve rakamlardan bahsedeceğim; lütfen dikkatli okuyun:
Doğu-batı doğrultulu İzmir fayının 6,5 büyüklüğünde bir deprem üretmesi halinde 11 merkez ilçede 195 bin 376 bina ağır hasar, 225 bin 990 bina orta hasar, 283 bin 111 bina hafif hasar görecek. En az 5 bin 862, en çok 19 bin 538 kişi hayatını kaybedecek; en az 17 bin 586, en çok 195 bin 376 kişi yaralanacak. 1 milyon 474 bin 785 kişi ise açıkta kalacak.
Bunu kim söylüyor? 1999 yılında yapılmış olan İzmir Deprem Master Planı söylüyor.
Aradan 18 yıl geçti. Kentin gerçekleri değişti. Bu planın acilen revize edilmesi gerekiyor.
***
Tabi ki plan yetmez; eylem önemli!
Biz de diyoruz ki; İzmir’i kurtaracak üç önemli eylem adımı var.
Birincisi, doğal afet yönetimi yani afet yönetim merkezleri arasındaki koordinasyon. Bu konuda gelişmiş ve teknolojik merkezlerin oluşturulması çok önemli.
İkincisi, acil eylem planının hazırlanması. Arama kurtarma faaliyetleri için topyekûn hazır olacak gönüllü ekiplerin bu eylem planına uygun hareket etmesi gerekiyor.
Üçüncüsü ise, doğal afetle mücadele programının hazırlanması. Özellikle bu programın toplumsal cinsiyete duyarlı bir program olması uygulanabilirlik bakımından önemli.
İzmir Kent Konseyi’nin ‘afet kadınları’ ile altı ay önce gerçekleştirdiğimiz çalıştay bize bu gerçekleri gösterdi. Şimdi de sürecin peşini bırakmıyoruz.
***
Kentte 13 aktif fay hattı var. Bazı kırılmaların yaşandığı ve büyük enerji barındırmadığı söylense de İzmir deprem tehlikesiyle her zaman karşı karşıya.
Geçtiğimiz ay belediye meclisinde bir tartışma ayyuka çıktı ve parti gruplarının tartışması sonucunda İzmir’in depreme hazır ve Türkiye’de en ileri noktada olduğu savunuldu.
“Acil müdahale merkezimiz ve diğer araçlarımız Türkiye’de bir tanedir.” denildi.
İzmir’in afetle mücadele programının Türkiye’ye örnek olduğu iddia edildi.
Biz de bunun yalnızca ideolojik bir savunma olmadığına kanaat getirmek istiyoruz. Bu konuda yerel yönetimlerin ve merkezi idarenin kamuoyuna ‘yeterli’ bilgiyi vermesini bekliyoruz.
Önerdiğimiz ‘üç önemli adımın’ İzmir’i kurtaracağına inanıyoruz.
Yoksa söylemlerin bir anlamı kalmadığını sözün bittiği yerde anlarız. İş işten geçmiş olur.
YORUMLAR