Bergama'da Yeni Çevre Felaketi Hızla Yaklaşıyor

Koza Altın İşletmeleri A.Ş. adlı firmaya İzmir Bergama’nın Ovacık Köyü’nden sonra Kozak’ta da iki izin daha verilmesi sonucu Ovacık Köyü’nde yaşanan çevre felaketinin benzerlerinin yaşanmasından endişe ediliyor.

16 Kasım 2018 - 04:28

İzmir’in Bergama ilçesinde 1997’den bu yana faaliyet gösteren ve siyanürle altın ayrıştırdığı için bölge halkının tepkisini çeken altın madeninin izinleri, yargı kararları yok sayılarak yenileniyor. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra AKP'nin atadığı kayyuma devredilen maden şirketi Koza Altın, Ovacık Köyü’nün yanı sıra Kozak Yaylası’nda iki yeni alanı daha madenciliğe açmaya hazırlanıyor. ÇED’i iptal edilen Gelintepe için yeni başvuru yapılırken, 4,5 kilometre mesafedeki Kapıkaya’ya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın olumlu ÇED kararı verdiği ortaya çıktı.

Ovacık Köyü’ndeki altın arama çalışmalarının yarattığı çevre felaketini, Tercüman gazetesi muhabirliği döneminde ilk olarak gündeme getiren Nurhayat Talay, o dönem bir gazeteci olarak yaşadığı zorlukları soL'a anlattı. Bergama köylülerinin altın madenine karşı direnişinin 1996 yılından bu yana avukatlığını yapan Avukat Fuat Ateşoğlu ise, soL’a yaptığı açıklamada, “Burada ana ilkemiz hep şu oldu. Altın, kapalı ocak ya da açık ocak olsun, her daim siyanürle ayrıştırılıyor. Bunun yapılması için başka bir seçenek daha var, iki kat pahalı ve şirket bu parayı ödemeye yanaşmıyor” diye konuştu.

ALTIN İŞSİZLİĞE ÇARE DEĞİL

Sabah gazetesinin haberine göre Koza Altın TMSF’ye geçmesinden bu yana yüzde 23 büyüdü, işçi kadrosu 1750’den 3022’ye çıktı. Bölge halkı ise toprak verimliliğinde düşüş ve geçim kaynağını kaybetme tehdidi yüzünden rahatsız.

Koza Altın işletmeleri Türkiye’nin en büyük altın işleme firması olma unvanını korurken, Bergamalılar işe alımlarda bir artış olmadığını, aksine işten çıkarmaların devam ettiğini söylüyor.

Bergama’da ilk altın 1989 yılında Amerikan Eurogold firması tarafından bulunmuş, firma Bergama Ovacık’ta köylülerin tarlalarını satın alarak altın araması yapmaya başlamıştı.

İLK KEZ TESADÜFEN HABER OLDU

Dönemin Tercüman gazetesi muhabiri Nurhayat Talay, 1989 yılında Ovacık Köyü’nde altın çıktığını tesadüfen öğrenerek haberleştirdiğini belirterek, şunları söyledi:

“1989 yılında İzmir üzerinden Ayvalık’a geçmek için Bergama’ya uğrayıp Ovacık’ı tesadüfen gördükten sonra yemek yemek için Ovacık’a girdim. Yemek yemek için iyi bir köydü o zamanlar. Köylülerden altın bulunduğunu öğrendim. Araziye gittim. Eurogold’tan (o dönem madenin sahibi şirket) yetkililerle görüştüm. Onlar da bana burada bir mağara olduğunu, Antik Yunan döneminde buradaki altınları çıkarıp işlediklerini ve onun duyumunu aldıkları için buraya geldiklerini, gerçekten de çok zengin bir rezerv olduğunu ve ihaleyi aldıklarını, çalışmalara başlayacaklarını söylediler. Bunu hemen ‘Bergama’da altın bulundu’ haberiyle girdim.”

‘SİYANÜR KULLANDIKLARINI SÖYLEMEDİLER’

“Bergama’da altın bulundu” başlıklı haberinin ilgi çekmesi üzerine, araştırmalarını ilerletmesi için tekrar Ovacık Köyü’ne gönderilen gazeteci Talay, bu kez siyanür gerçeğini ortaya çıkardı. Meslek ilkelerine bağlı bir gazeteci olarak ses getiren “Siyanür Felaketi” haberini yapan Talay, maden şirketinin saldırısıyla karşı karşıya kaldı.

Nurhayat Talay, altının siyanürle ayrıştırıldığı bilgisini edindiği süreci ve sonrasını anlatırken şu ifadeleri kullandı:

“Haber çok iyi olduğu için, tekrar araştırma yapmak, şirketle görüşmek istedik. Bir tür ilan haberi gibi de olacaktı. Aynı zamanda da umut içeren bir haber olacaktı. Tekrar Eurogold’un Bergama arazisine gittim. Altını nasıl çıkardıklarını, işlediklerini sordum. Her detayıyla anlattılar, gezdirdiler. Ben de fotoğraflarını çektim. Ama siyanür kullandıklarını söylemediler. Tekrar güzel bir başlıkla manşetten haberi verdik. Birkaç ay sonra başka bir haber için tekrar yolum Ovacık’a ya da Bergama’ya düştü. Çok merak ettim, bu altını neyle ayrıştırıyorsunuz yani bu taşların içinden altın nasıl çıkıyor diye sordum. Siyanürle dediler.”

‘BU KADAR KOMÜNİST CUMHURİYET’TE BİLE YOK’

Talay, o günlerde yaşananları şöyle dile getirdi:

  • Ben fotoğrafçılıkta siyanür kullandığım için zararlı olduğunu düşünmedim. Haber değeri olabileceği aklıma gelmedi. Kendi merakımı gidermek istemiştim. Ege Üniversitesi’nde maden profesörlerinin yanına gittiğim bir gün bu haberi anlattım. Onlar da bana bunun bir skandal olduğunu, siyanürün çevreye çok zararlı olduğunu söylediler.
  • Bu defa haberi "Siyanür Felaketi" gibi bir başlıkla girdim. Daha sonra en yakın arkadaşımla Bergama Akropolü’nü gezmek istedik. Giderken de Ovacık’a uğrayalım dedik. Haber merkezine haber vermeden madene girdik. Bekçiler köpekleri üzerimize saldı. Biziz dememize kalmadan kapı dışarı edildik.
  • Haber merkezine pazartesi döndüğümüzde skandalın koptuğunu, tüm gazetelerin yazdığını öğrendik. Bir daha da madenin kapısından bizi almadılar. O dönem gazetenin sahibi olan Kemal Ilıcak, Bergama haberiyle ilgili konuşmak için gazeteye geldi ve tüm anlattıklarımızı dinledikten sonra "Bu kadar komünist Cumhuriyet gazetesinde bile çalışmıyor" dedi.

‘YIĞDIKLARI SİYANÜRLÜ TOPRAKTAN TEPE OLUŞTU’

Bergama köylülerinin altın madenine karşı direnişinin 1996 yılından bu yana avukatlığını yapan Avukat Fuat Ateşoğlu, soL’a yaptığı açıklamada, “Burada ana ilkemiz hep şu oldu. Altın, kapalı ocak ya da açık ocak olsun, her daim siyanürle ayrıştırılıyor. Bunun yapılması için başka bir seçenek daha var, iki kat pahalı ve şirket bu parayı ödemeye yanaşmıyor” diye konuştu.

Altın şirketinin yol açtığı büyük çevre felaketinin ayrıntılarını aktaran Ateşoğlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Ucuz olan yöntem posalama yöntemi. Altının ayrıştırıldığı toprakta siyanür, toprağın diğer maddeleriyle birlikte posalaşıyor. Bunu da Dikili-Bergama arasında bir yere yığdılar. Orada bu posadan doğan bir tepe oluştu. Beş kişiden oluşan bir ekip çağırdık, kontrol ettirdik. Ekip bizi haklı buldu. Danıştay kararı çıktı. Şirket buna itiraz etti, karşı dava açtı. 5 kişiden oluşan başka bir ekip getirdiler ve ekip şirketi haklı buldu. Bunların hangisi bilim adamı? Siyanürün insan başta olmak üzere yaşayan her canlıya zararı var. Siyanürü Ovacık’ta istemiyoruz dedik Kozak’a geldiler.”

‘HÜKÜMET KARARIYLA KOZA ALTIN’A İZİN VERİLDİ’

Maden şirketleri çevreye zararlı faaliyetleri ve işçi ölümleriyle gündemden hiç düşmediğine işaret eden Avukat Ateşoğlu, Bergama ve Soma’yı da kapsayan geniş çevredeki altın rezervlerinin, şirketlerin kullandığı posalama yöntemi sebebiyle bir zenginlikten öte tehlikeye dönüştüğünü vurguladı.

“Aynı sorunlar Kıbrıs ve Yunanistan’da da yaşanıyordu. Her iki ülkede de madenin çalışmaları durdurulmuştu. Kıbrıs harekatı sırasında madenlerden bir tanesinin atıkları suya karıştığı için Kıbrıs’ta bir nehir hala bakır renginde akıyor” bilgisini paylaşan Ateşoğlu, “Türkiye’deyse Danıştay kararıyla maden çalışması durdurulduktan sonra 2002 yılında özel hükümet kararıyla Koza Altın’ın çalışmalarına izin verildi” eleştirisini yöneltti.

'EĞER MADENE KARŞI ÇIKMAYACAKSAN EVE GELME’

Köylülerin verdiği mücadeleyi, kendisi gibi çevreci meslektaşlarıyla birlikte hukuk alanına taşımaya devam eden Ateşoğlu, köylülerin yıllar düren direnişini ve ortaya çıkan skandalları anlatırken şu ifadeleri kullandı:

“1996 yılında bu işe, 15 kişilik bir çevreci avukat grubu olarak başladık. Çam Köy’lü kadınlar erkeklerinden daha çok mücadele ettiler. 'Eğer madene karşı bir şey yapmayacaksan, bu gece eve gelme' dediklerini duyardık. Her gece köylüler sessiz sedasız, gizli gizli toplanıp eylem kararları aldılar. Bunların içinde muhbirler de vardı. Bu kararlar Koza’ya giderdi. Koza her şeyi Jandarma’ya iletirdi. Jandarma’dan faks gelirdi. Üzerinde Koza Altın logosu olurdu. Savcılığa hepsini gösterdik. Bir savcı da çıkıp demedi siz burada devlet için mi çalışıyorsunuz Koza için mi?

“Bizler çevreci avukatlar olarak 700 kişiye 3 biner lira tazminat için dava açtık. Hiçbirimiz bu yaptığımız işten para almadık. Diğer avukatlarsa bu süreçte para almadığımız için bize küstükler ve toplantılarımızı bastılar.

“Bugün Kozak’ta fıstık çamlarından mahsul alınamıyor. Nedeninin maden olduğunu düşünüyoruz. Yeşil Kozak Derneği adıyla kurulan derneğimiz Gelintepe’de madene karşı 15 avukattan oluşuyor. Çalışmalarımıza devam ediyoruz.”

KÖYLÜLER YENİDEN DİRENİŞE HAZIRLANIYOR

Kozak Yaylası, Bergama’nın en zengin yaylası olarak kabul ediliyor. Pek çok Bergamalının Kozak Yaylası’nda fıstık yetiştiriciliğiyle uğraştığı bilinirken, Koza Altın’ın yol açacağı çevre felaketinden endişe ediliyor.

Bugün Koza Altın’da çalışan binlerce işçi olduğu için eylemler şimdilik durulsa da, Kozak Yaylası’nın tarımsal üretimdeki önemi nedeniyle bölge halkı direnişe yeniden dönülebileceğinin sinyallerini veriyor.

Şimdiye kadar Belediye Başkanı Mehmet Gönenç’in de desteğiyle pek çok dava kazanımla sonuçlandı.  Bunların ufak sonuçları şirketi etkilemese bile, Koza Altın, Bergama’da istediğini tam anlamıyla alamamış oldu. Kayyum atanmasından sonra gelinen noktadaysa, Koza Altın’ın eli güçlenmişe benziyor.

Kaynak: haber.sol.org.tr
Bu haber 1746 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Konak’ta kaldırımlar mercek altında
Konak’ta kaldırımlar mercek altında
Başkan Eşki “Güçlü Bornova”yı anlattı
Başkan Eşki “Güçlü Bornova”yı anlattı

AZRAİLLE DANS Film Fragmanımız Yayında. 25 Mayısta vizyona girecek olan filmimize 7 den 70 e herkesi bekliyoruz. www.azrailledansfilm.com @pelinsinan @tugbaozay10 @sinanbengier @yukselti @gaziseker @estrellacasado @gokhanoguztimurofficial #movie #movies #film #tv #camera #cinema #fact #didyouknow #moviefacts #cinematography #screenplay #director #actor #actress #act #acting #movienight #hollywood #netflix #heartsonfire #rockyiv #scarymovie #pamelaanderson #jennymccarthy #davidzucker #blonde #thering #nosleep #arielwinter #celebrity

Azraille Dans (@azrailledansfilm)'in paylaştığı bir gönderi ()