26 Eylül´de yapılacak seçimlere yaklaşıldıkça, Almanya´da tartışmalar da giderek şiddetleniyor.
Merkel´in seçimlerde aday olmayacağını açıklamasının ardından CDU/CSU Birliği yeni lider arayışına girmiş, uzun ve zorlu geçen tartışmalar sonucu aynı zamanda Kuzey Ren-Vestfalya (NRW) Eyaleti Başbakanı Armin Laschet´i aday göstermeye karar vermişti. Armin Laschet özellikle Türkiye kökenlilerle arasının iyi olması nedeniyle “Türk Armin” olarak da isimlendiriliyor.
Geçtiğimiz hafta NRW eyalet hükümeti İslami din eğitiminde "yeni bir sayfa” açmak amacıyla, müfredat tasarlamak, öğretim yetkisi vermek ve öğretim materyallerini onaylamak üzere bir komisyon kurmuş, komisyonda AKP’nin denetiminde olması nedeniyle Almanya’da eleştirilen DİTİB´in (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği) temsil edilmesi tartışmalara neden olmuştu.
Farklı ülkelerden dini cemaat ve derneklerin temsil edildiği komisyonda DİTİB, Erdoğan´dan bağımsız bir kurum olmadığı için tepkilere yol açtı.
Komisyona üyelik için belirlenen ön şartlarda ülke ve devletten bağımsız kuruluşlar olması maddesi bulunuyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı´nın Twitter hesabından İsrail saldırıları üzerine “Bebek katili İsrail bir an önce durdurulmalı” tweeti atılmasının ardından, DİTİB´le masaya oturduğu için Laschet yeniden tartışmaların odağı oldu. Laschet özellikle kendi partisi sempatizanları tarafından da günden güne daha fazla eleştiriye maruz kalıyor.
Diyanet'in mesajı zaten Erdoğan'ın Almanya'nın iç siyasetine müdahale ettiği için eleştirildiği, DİTİB'in Türk devletinin yönlendirmesinde bir kurum olduğu için sorgulandığı bir ortamda, tartışmaları alevlendirmek isteyenler için bahane oldu.
CDU uzmanı Christoph de Vries Bild gazetesine verdiği demeçte, “İslam derslerinin devlet okullarında verilmesi, cami bahçelerindeki Kuran derslerinden iyidir. Ancak bunun için bağımsız, güvenilir ortaklara ihtiyacımız var. DİTİB bunun tam tersi durumda.“ dedi.
Pek çok siyasetçi Diyanet´in Twitter paylaşımına tepki gösterirken, bunun bir uzantısının da DİTİB´in Yahudi düşmanı ve Türk milliyetçi politikaları Almanya´ya ihraç etmeye çalışması olduğu değerlendirmeleri yapıldı.
Vries şöyle devam etti:
“Alman varoluş sebebinin bir parçası olarak İsrail'i koruma konusunda ciddi olan herhangi biri, İsrail'in var olma hakkını sorgulayan ve en çirkin Yahudi karşıtı sözlü saldırılara katılanlarla herhangi bir sözleşme imzalamamalı."
Bir diğer CDU´lu siyasetçi Linnemann ise karara anlam veremediğini, demokratik ve entegrasyonu teşvik eden içeriklerin hazırlanmasının DİTİB´le garanti edilemeyeceğini söyledi.
Bir basın toplantısında Laschet´in sözcüsünün “DİTİB hakkında soru yok” diyerek konu hakkındaki soruları reddetmesi de eleştirilere neden oldu.
İslam ve entegrasyon uzmanı pek çok isim Laschet hükümetini DİTİB ile işbirliğini diyalog olarak pazarladıkları ve DİTİB´in alternatifi yokmuşçasına davrandıkları gerekçesiyle açıkça eleştirirken, Müslümanların yüzde 70´inin ise bu tür derneklerde örgütlenmediklerini ifade ediyorlar.
15 yıllık Merkel iktidarından sonra bu yıl iktidarın en güçlü adayı olarak Yeşiller Partisi adayı Annalena Baerbock olarak öne çıkarılıyor ve anketlerde CDU/ CSU´yu geride bırakıyor.
Laschet´in izlediği bu politikaların nedeni de Türkiyeli seçmenlerin oylarını alma girişimi olarak değerlendiriliyor.
YORUMLAR