Türkiye siyaseti uzun süredir aynı kısır döngüde dönüp duruyor:
İktidar sertleşir, muhalefet savunmaya çekilir; iktidar hamle yapar, muhalefet refleks verir.
Bu döngü o kadar yerleşmişti ki, muhalefet liderinin gündem belirleyen bir figüre dönüşmesi artık neredeyse imkânsız görünüyordu.
Ta ki Özgür Özel son aylarda geliştirdiği söylemle oyunun kurallarını değiştirmeye başlayana kadar.
Bugün yaşananlara baktığımızda—Mansur Yavaş hakkında verilen soruşturma izni, belediyelerdeki operasyon tartışmaları, İçişleri Bakanı’na yönelik sert çıkışı, İmamoğlu’yla kurduğu yan yana duruş—şunu kabul etmek gerekiyor:
Özel artık muhalefetin lideri değil, muhalefetin siyasi güç mimarı.
Bu, muhalefetin son 10 yılda en çok ihtiyaç duyduğu roldü.
Mansur Yavaş’a soruşturma iznine Sessiz kalmayan lider
İktidarın yerel yönetimlere yönelik hamleleri yeni değil; fakat Özel’in verdiği tepki yeni. Çünkü klasik CHP refleksinde genelde ya yumuşatma ya da dosyayı Ankara’ya havale etme olurdu.
Özel ise tam tersini yaptı:
-
Soruşturmayı “hukuk devleti erozyonu” olarak çerçeveledi.
-
Yavaş’ı yalnız bırakmadı.
-
“Belediyelerimizi korumak halkın oy hakkını korumaktır” diyerek, olayı bir kişi meselesi olmaktan çıkarıp sistem meselesine dönüştürdü.
Bu önemli.
Çünkü Türkiye’de yerel yönetimlere müdahale her zaman iktidar–muhalefet çekişmesinin değil, demokratik meşruiyet tartışmasının merkezine oturur.
Özel, bu tartışmayı doğru yere konumlandırdı.
İçişleri Bakanı’na çıkış: Güçle kavga değil, güçsüzlüğü işaret
Özel’in Ali Yerlikaya’ya yönelik sert sözleri, birçok kişi tarafından “kişisel saldırı” gibi yorumlandı.
Oysa burada siyasal iletişim açısından daha derin bir şey var.
Türkiye’de İçişleri Bakanlığı, güç ve itibar makamı sayılır.
Özel’in sözleri ise bu makamın zayıfladığı iddiasını öne çıkardı.
Bu, Erdoğan’a doğrudan saldırmak yerine, iktidarın güç mimarisindeki kırılmayı göstermek anlamına gelir.
Bir liderin rakibinin zayıf halkasını doğru okuması, en net liderlik göstergesidir.
Özel’in bu stratejisi başarılı oldu; siyasal hafızaya şu soruyu bıraktı:
“İktidar hâlâ kendi iç bütünlüğüne sahip mi?”
İmamoğlu’yla ilişkisi: Rekabet değil, ittifak mühendisliği
CHP tarihinde iki güçlü figürün yan yana durması zordur. Genelde rekabet doğar.
Özel–İmamoğlu ilişkisinde ise tam tersi oldu. Çünkü Özel, kendi liderliğini İmamoğlu’nun karizmasını gölgeleyerek değil, onun etkisini yöneterek kuruyor.
Bu, nadir görülen bir stratejidir.
-
İmamoğlu’nun İstanbul’daki gücü Özel’i rahatsız etmiyor.
-
Özel’in genel siyasetteki liderliği İmamoğlu’nu baskılamıyor.
Türkiye’de muhalefet, uzun süredir bu dengeyi kuramadığı için kaybediyordu.
Şimdi ilk kez, bir liderlik modeli var:
Paylaşılan güç.
Bu, ülkedeki demokratik kültür açısından da çarpıcı bir yenilik.
Özel’in farkı: Tepki veren değil, gündem kuran lider
Son aylarda siyaset gündemi şöyle işliyor:
Özel bir cümle söylüyor → İktidar yanıt veriyor → Konu ulusal gündeme oturuyor.
Bu akışı en son ne zaman gördük?
Kılıçdaroğlu’nun erken dönemlerinde bile bu seviyede gündem kurma yoktu.
Çünkü Özel’in dili üç katmanlı çalışıyor:
-
Halk dili: Sosyal adalet, ekmek, hak, hukuk.
-
Siyasi eleştiri: Bakan hedefi, bürokrasi sorgulaması, devlet ahlakı.
-
Stratejik mesaj: İktidarın iç planına yönelik şifreli göndermeler.
Bu çok katmanlı dil, seçmenin her seviyesine dokunuyor.
Özel artık sadece CHP’nin değil, Türkiye muhalefetinin ağırlık merkezi
Özgür Özel’i eleştirenler onun gençliğini, tecrübesizliğini veya “çok konuştuğunu” gündeme getiriyor.
Oysa bu eleştirilerin altında bir gerçek var:
Özel konuşuyor ve siyaset hareket ediyor.
Bu ülkede uzun süredir kimse bunu yapamıyordu.
Mansur Yavaş’ı korurken devlet hukukunu savunan, İçişleri Bakanı’nı eleştirirken iktidarın çözülmesini işaret eden, İmamoğlu’na destek verirken güç paylaşmayı bilen bir lider profili ortaya çıktı.
Türkiye siyaseti yıllardır “bir lider gider, diğeri gelir” döngüsüne sıkışmıştı.
Özgür Özel bu döngüyü kırmaya başladı.
Bunu kabul etmek gerekir:
Bugün muhalefetin yönü varsa, o yönün işaretini Özel veriyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: