ABD ile Erdoğan iktidarı arasındaki çatışmaların sonucunda 28 ay hapiste kalan Halkbank’ın eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın bu süreçte yaşadıklarını anlattığı kitabı Doğan Kitap'tan çıktı. Atilla'nın yazdıkları önümüzdeki günlerde tartışılacak gibi görünüyor.
Halk TV'den Özlem Gürses bugünkü yazısında kitaptan parçalar paylaştı. Atilla isim vermese de iktidar çevresi için ciddi ifadeler kullanıyor.
Gürses'in aktarımları şu şekilde:
***
Hakan Atilla kitabı “mahpusluk” günlerinde hücresinde kaleme almaya başlamış.
Başına ne geldiğini tam olarak anlayamayan, ilk günlerin şokunu atlattıktan sonra geriye dönük düşünerek kafasında “yap boz”un ( yani aslında Büyük Resmin ) parçalarını birleştiren bir adamın bireysel terapisi gibi…
Kitabın, çok başarılı bulduğum kurgusu da böyle ilerliyor; New York hapishanelerinde her biri bir dizi olmayı hak edecek ‘anları’ okurken pat, araya Hakan Atilla’nın dava dosyasında Türkiye’ye dair bomba bir parantezi ya da tespiti giriyor…
Sanki dikkatli bir okuyucu, bir romanın arasında gizlenmiş “esas mesele”yi anlasın diye açılmış parantezler…
İşte o parantezlerden sizin için seçtiklerim:
“Bazı çevreler yakın zamanda savcılarla iş birliği yapmış olabileceğimi, bu nedenle az ceza aldığımı ima eden yazılar servis ettiler…. Yoruma gerek yok fakat bunları onlara yazdıranların da maksadını iyi irdelemek lazım. Olası negatif sonuçlarda fatura kesilecek birileri lazım ise, sorumluları ve menfaat temin edenleri uzakta aramalarına gerek yok, hemen yanı başlarına veya aynaya baksınlar…”
“Yıllar içinde Türkçe konuşmayı bilmeyen, meramını anlatacak kelime hazinesi olmayan, dünyadan, ilimden, irfandan, habersiz onlarca Genel Müdür, CEO, Başkan tanıdım. Bazılarıyla doğrudan veya dolaylı çalışmak zorunda kaldım. Hepsinin ortak özelliği sırtlarını dayadıkları siyasi parti, siyasetçi veya işadamının onları taşıdığı gerçeğini gizleyerek sanki başarılı kişilermiş gibi davranmaya çalışıp komik duruma düşmeleri idi. Bazıları hâlâ önemli makamları değersiz varlıklarıyla işgal ediyorlar. Vizyonsuzlukları, küçük hesapları, fikirler yerine kişilerle uğraşmayı seven bu tipler uzaklaştırılmadığı sürece ekonominin düzeleceğini beklemek hayalden öte değil.”
“Devletin en önemli kurumlarının başındaki yöneticileri sadece sempatizan oldukları için değil gerçekten vizyon sahibi, gelişmeleri ve yönelimleri idrak edebilen, katma değer yaratacak kişilerden ve tabii mümkünse kullanılabilecek derecede önemli zafiyeti olmayan kişilerden seçmek gerekiyor. Uçkur veya servet düşkünü tiplerin önemli mevkilerden uzak tutulması zorunlu, aksi halde yarattıkları ahlaki bozulma bir yana devletin çalışmasını ve güvenliğini de tehlikeye atabiliyor…”
“Sorumlular dünyanın her yerinde: Devlet, hükümet adına yetkisini kötüye kullananlar ve onlara müsamaha gösterenler. Gücü elinde tutana duyulan o vıcık vıcık, sahte ve seviyeden yoksun hayranlık, yanlışlara yanlış diyebilme cesaretini göstermesine ya da doğru karar vermesine engel oluyor insanların.”
“Atama deyince aklıma geldi. Kendi gölgesinden korkan, ezik, hayatında adam yerine konmamış ama bir şekilde siyasi destekle makam sahibi olunca kendini önemli biri zanneden şakşakçılar ve bunlara ne büyük adam olduğunu hatırlatması için danışman adı altında ne iş yaptığı belirsiz, kişilik erozyonuna uğramış bir dolu dalkavuk var. Devlet görevinde olması uygun olmayan insanlar maalesef rüyalarında göremeyecekleri makamlara gelebiliyor. (Hem bankadaki hem Borsa’daki görevim sırasında maalesef bolca gördüm.) Verdikleri zararın boyutu zamanla ortaya çıkıyor. İş işten geçtikten sonra ah vah eden çok oluyor. İşini layığıyla yapan ve değer yaratan danışmanlar üzerine alınmasın. Benim sözüm kamu kaynaklarından beslenen şarlatanlara. İş takibiyle kendine imkân yaratma peşinde olan, şirket ya da kurum imkânlarını kullanmak dışında bir fayda sağlamayanlara.”
Yorumlar
Kalan Karakter: