Okudum öğrenci oldum, çalıştım emekçi oldum, evlendim eş oldum, çocuk yaptım anne oldum. Peki şimdi ben eksik bir anne miyim diye düşündüm bir an? Anne demek, bilinçsizce çocuk bakıp/büyütmek, yemek, temizlik, dikiş, alış veriş ve her türlü olumsuzluklarına rağmen eşine katlanmak değildir. Anne demek; bu dünyada koşulsuz sevginin ve masumiyetin, fedakarlığın en saf haliyle vücut bulmuş halidir. Bir anne ne kadar bilinçli olursa, yetiştireceği evlatları da, çağdaş, laik, aydın olarak topluma kazandırılmış bir birey olacaklardır. Çalışan kadın her türlü maddi ve manevi güce sahip olduğu için eşinin olumsuzluklarına katlanamayacağı gerçeği bazılarını tedirgin etmiş olmalı ki, her türlü bilgiye sahip olan Erdoğan(!) Annelik gibi kutsal bir göreve de el atmış sağ olsun. Peki şimdi gece hayatı, kumar ve yalanlar gibi alışkanlıklarla eşini ve çocuklarını ihmal eden, üstelik maddi/manevi zarara uğratan baba “Tam Baba” mı oluyor acaba merak ettim doğrusu? İşte tüm bu haksızlıklar karşısında erkeğe boyun eğen, savunmasız, aciz, cahil, bilinçsiz annelerin toplumumuzda çoğalması için yıldırıcı politikalar ve taktikler uygulanmaya çalışılmaktadır. Çünkü çalışan eğitimli bir annenin sağladığı disiplin ve eğitimin nitelikleri olumludur. Çocuğun istemi hiçbir zaman engellenmez. Aşırı davranışları anlayışla karşılanır ve yumuşak bir biçimde düzeltilir. Böyle bir esnek ortamda çocuk, cesaretli ve topluma uyumlu bir insan olarak yetişir. Türkiye’de kadınlar çalışkanlığı, fedakarlığı ile öne çıkmakta ve Cumhuriyetten sonra her zaman en üstte tutulmaktadır. Elbette zaman, zaman bölgeye ve anlayışa göre farklılıklar olsa da eğitim açısından gelişmiş toplumlarda bu düşünce sistemi tam anlamıyla yerleşmiştir. Atatürkçü Düşünce Sistemi incelendiğinde toplumun ilerlemesi, değer kazanması, gelişmesi ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilmesi için Türk kadının bazı niteliklere sahip olmasını vurgulamıştır.Kadının yasal, eğitim ve öğretim alanında erkekler ile eşit haklara sahip olması gerektiği, Kadının toplum içerisinde her alanda aktif bir rol alması gerektiği, Kadının hem kendi görevlerini hem de toplum içerisinde ki rolünü başarıyla yapabilmesi için tam olarak donanımlı bir şekilde bilgilerle donatılması gerektiği söylenmiştir. Atatürk’ün yapmış olduğu çalışmalar neticesinde, Türk kadınlarının iktisadi ve siyasal hayata katılımlarının sağlanabilmesi yönünde bir dizi yeni çalışmalar yapılmıştır. Kadınlara, 1930 senesinde belediye seçimlerinde seçim, 1933 senesinde çıkarılan Köy Kanunuyla muhtar seçim ve köy heyetine seçilme, 1934 senesinde ise Anayasada yapılmış olan bir değişiklik neticesinde milletvekili seçme ve seçilme haklarının tanınmasıyla, Türk kadını layık olduğu değere kavuşmuştur. İnsan hakları evrensel beyannamesinin 1.maddesinde; “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler” ibaresi bulunmaktadır. Sürüyü takip etmek yerine, biz anneler okuyup bilinçlenelim ve etrafımızdakileri de bilinçlendirelim.
Yorumlar
Kalan Karakter: