Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli CHP'li belediyeler operasyonlarına ilişkin olarak "Ak koyun kara koyun yargılama sürecinde belli olacak. İddianame düzenlendiğinde, kimin hangi suçla itham edildiği, bu suça ilişkin hangi delillerin olduğu ve bu deliller karşısında şüphelilerin sanıkların savunmaları bütün kamuoyu tarafından öğrenilecek" dedi. Tunç, "Yargısal süreçleri sanki bir siyasi davaymış gibi göstermek doğru bir düşünce değil. Dosyanın içeriğini bilmiyorsunuz, suçlamaları bilmiyorsunuz, elde edilen delilleri bilmiyorsunuz, yapılan teknik takipleri bilmiyorsunuz, dijital materyallerden bilginiz yok" diye konuştu. Tunç, son 10 yılda AKP'li belediyelere 30 dava açıldığını ve 13 mahkûmiyet kararı olduğunu söylerken, "Son 10 yılda İçişleri Bakanlığı'nın soruşturma izni verdiği belediye sayısı AK Parti'nin daha fazla. CHP ikinci sırada geliyor. AK Partili belediyelerle ilgili 30 dava açıldı partimiz sahip çıktı mı? Parti ihraç etti. 13 tane mahkumiyet, hapse girdiler" diye konuştu.
Bakan Tunç, tv100 Özel Röportaj'a konuk oldu. tv100 Genel Yayın Yönetmeni Deniz Gürel'in sorularını cevaplayan Tunç, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in CHP'li belediyelere yönelik operasyon ve tutuklamaları bir “yargı darbesi” olarak nitelendirmesine tepki gösterdi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye’nin terörle mücadelesinde kritik bir dönemeçten geçtiğini söyledi. Tunç, "Bugün, Cumhuriyet tarihimiz açısından çok önemli bir gündeyiz. Türkiye, 40 yılı aşkın süredir gelişmesinin önünde en büyük engel olan terör belasından kurtuluyor " dedi.
"Bin yıllık kardeşliğimize saplanan hançer çıkarılıyor"
Tunç, konuşmasında terörün özellikle Kürt kökenli vatandaşlara büyük zarar verdiğini ve bölgenin kalkınmasının önüne engel olduğunu belirtti. Tunç şöyle konuştu:
“Bin yıllık kardeşliğimize saplanan hançer bugün çıkarılıyor. En çok sıkıntıyı çeken Kürt vatandaşlarımız oldu. Terör sadece güvenlik değil, ekonomik kalkınmanın ve toplumsal barışın da önünde engeldi.”
"Terörün bitmesini Türkiye’nin gelişmesini, kalkınmasını istemeyenler istemez"
“'Terörün bitmesini kim istemez' denirse: Terörün bitmesini Türkiye’nin gelişmesini, kalkınmasını istemeyenler istemez. Türkiye’nin üzerinde ve bölgenin üzerinde emelleri olanlar istemez. Ama burada Türkiye’yi sevenler, Türkiye’nin dostları Türkiye’nin terörden kurtulmasını ister.
Tabii ülkemiz iç kamuoyunda da henüz süreci tam anlayamamış olanlar olabilir. Ama bu süreç içerisinde daha da anlaşılacaktır. Özellikle Türkiye’nin huzur ve güvenliğinin daha da tahkim edildiği ilerleyen süreçte, 'evet, doğru adımlar atılmıştır' denilecektir."
"Terör örgütünün başı söyledi..."
Terörle mücadeledeki güvenlik güçlerinin başarısı sayesinde bu noktalara gelindiğini belirten Tunç, sözlerine şunları ekledi:
"Silahlı mücadeleyle bir yere varılamayacağını zaten terör örgütünün başı, kendisi söyledi. Artık Türkiye'deki ortamın, temel hak ve özgürlüklerin, demokratikleşme adımlarının silahlı mücadeleyi ortadan kaldırdığını, PKK terör örgütünün anlamını yitirdiğini, bu nedenle feshedilmesi gerektiğini ve tüm grupların silah bırakması gerektiğini İmralı’dan açıkladı."
"Bütçemizde hep birinci sırayı yıllarca savunma harcamaları aldı"
"Bütçemizde hep birinci sırayı yıllarca savunma harcamaları aldı. Neden? Terörle mücadele ettiğimiz için. Çünkü terörle mücadele etmek için silaha ihtiyaç var, bombaya ihtiyaç var, sürekli dağı taşı bombaladılar. Tabii bir vatan evladının kaybı, bir milyon evladın kaybı... bunun bir TL, bir trilyon olarak ölçülmesi mümkün değil.
Bu trilyon dolarlık kayıplar hesaplanabilir mi? 2 trilyon dolar... Eğer biz teröre harcamasaydık, bugün bu parasal maliyetle neler yapardık?
Gerçekten çok büyük kayıplar:
100 adet İstanbul köprüsü yapılabilirdi (üçüncü köprü gibi), 100 adet baraj, 100 bin km hızlı tren demiryolu, 100 bin km duble yol, bin adet hidroelektrik santral baraj, bin adet orta ölçekli uluslararası havalimanı, bin adet bin yataklı şehir hastanesi, bin adet 100 yataklı hastane, bin adet bin kişilik kütüphane, bin adet 24 derslikli okul yapılabilirdi."
"Nasıl bir süreç yaşayacağız?"
Gürel'in, TBMM'ye işaret ederek "Nasıl bir süreç yaşayacağız? Ne tür talepler var, ne tür değişiklikler planlanıyor? " sorusunu yanıtlayan Tunç, şunları söyledi:
"Özellikle Meclis'te yasal düzenleme gerektiren hususlarla ilgili olarak 10. Yargı Paketi’nde bazı düzenlemeler yapıldı. Tabii 11. Yargı Paketi'ne kalan bazı düzenlemeler de var; onlar da yasama yılı Ekim ayında açıldıktan sonra Meclisimizin gündemine gelecek, milletvekillerimizin takdirlerine arz edeceğiz.
10. Yargı Paketi’nde hem bir taraftan cezasızlık algısını ortadan kaldırma gibi bir çabamız var. Mevzuatımızda yer alan ama uygulama kabiliyeti bakımından, ceza miktarları bakımından uygulanmayan hususları uygulanabilir hâle getirmenin çabası içerisinde bir yasal düzenleme yaptık.
"Terör ve cinsel suçlar hariç tutuldu"
3 yılın altındaki suçlar bakımından; kadınlar, çocuklar ve 65 yaşını bitirmiş kişiler cezalarını konutta çekebilecek. 70 yaşını bitirmiş kişiler, 4 yılın altında suç işlerse cezasını konutta çekebilecek. 5 yılın altında suç işleyen 75 yaşını bitirmiş kişiler (bunlar yaşlı), 5 yılın altında bir suç işlemişse cezasını konutta çekebilecek. 80 yaşını bitirmiş ise 6 yılın altındaki suçlar bakımından... Tabii burada terör ve cinsel suçlar hariç tutuldu Meclisimiz tarafından.
Ancak terör suçlarının da dâhil olduğu ağır hastalar, eğer Adli Tıp raporu varsa ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası da almamışsa, ağır hastaysa, bunların zaten cezalarının ertelenmesi söz konusu olabiliyor. Erteleme yerine cezasını evinde çekme şeklinde önemli bir düzenleme yapıldı.
Yine doğum yapan kadınlar, 5 yılın altında suç işlemişse – çünkü çocuklar neticede yeni doğmuş ve anne bakımına muhtaç – bunlarla ilgili de konutta infaz imkânı getirildi."
Basit suçlarda yatanın olmaması nedeniyle cezaevinde bulunmadığı zaman, özellikle şikayetçi tarafın, “Bana karşı suç işlendi ama bir gün bile ceza almadı." sözlerine karşı, Covid dönemindeki izinler nedeniyle böyle bir algı oluştuğunu dile getiren Tunç, şunları kaydetti:
"Burada özellikle 2 yılın altındaki suçlular bakımından hiç cezaevine girmeme yerine, örneğin 2 yıl ceza almışsa en az 36 gün yatacak. 1 yıl ceza almışsa 18 gün. 6 ay ceza almışsa 9 gün gibi bir kademelendirme getirildi. Ve bu anlamda cezanın suç işleyenin yanına kâr kalmadığı algısının oluşması lazım."
"200 bin yargı çalışanımızın emeğine hakarettir"
Gündeme getirilen hukuk güvenliği endeksinin doğru olmadığını savunan Bakan Tunç, " Basın özgürlüğünde Türkiye’yi siz İsrail’in gerisinde gösterdiğiniz zaman... E, inanır mısınız, İsrail son 1,5 yılda 200’den fazla gazeteciyi şehit etti, öldürdü. Yani hangi özgürlükten, hangi basından bahsediyorsunuz? Gazeteciyi öldüren, 200’den fazlasını bir yılda öldüren bir ülkeyi siz Türkiye’nin üzerinde gösterirseniz, o endekslerin bizim için kıymeti harbiyesi yok " dedi.
Bakan Tunç, sözlerine şöyle devam etti:
"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına, genel uygulamanın üstünde uyan bir ülkeyiz biz. Dolayısıyla Türkiye’yi hukuk devleti anlamında geride göstermek ve bunun propagandasını yapmak… Bu, öncelikle 25 bin hâkim-savcımızın, 200 bin yargı çalışanımızın emeğine hakarettir."
İBB soruşturması
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik soruşturma ve sonrasındaki tutuklama iddiaları, muhalefet ve iktidar arasındaki polemiklere de değinen Gürel, Tunç'a süreci sordu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in yaşananları bir “yargı darbesi” olarak nitelendirmesini de sözlerine ekleyen Gürel'e, Tunç'un cevabı şöyle:
"Ak koyun kara koyun yargılama sürecinde belli olacak"
"Yargısal süreçleri sanki bir siyasi davaymış gibi göstermek doğru bir düşünce değil. Burada henüz daha soruşturmanın ilk anından itibaren siz çıkıp 'bu bir siyasi darbedir' derseniz bu olmaz. Çünkü siz, dosyanın içeriğini bilmiyorsunuz, suçlamaları bilmiyorsunuz, elde edilen delilleri bilmiyorsunuz, yapılan teknik takipleri bilmiyorsunuz, dijital materyallerden bilginiz yok.
Cumhuriyet savcılarının bir suç ihbarı durumunda, bir itiraf durumunda, eline ulaşan bir belge durumunda buna sessiz kalması zaten mümkün değil. Ceza Muhakemesi Kanunumuz, 'Cumhuriyet savcısı bir suç şüphesi durumunda suç ihbarı durumunda mutlaka bunu değerlendirmek zorundadır, gerekli soruşturmayı derhal başlatmak durumundadır' diyor.
Dolayısıyla ak koyun kara koyun yargılama sürecinde belli olacak. İddianame düzenlendiğinde, kimin hangi suçla itham edildiği, bu suça ilişkin hangi delillerin olduğu ve bu deliller karşısında şüphelilerin sanıkların savunmaları bütün kamuoyu tarafından öğrenilecek."
"Kanun'a göre duruşmaların kayda alınması yasak"
CHP lideri Özgür Özel'in, yargılamaların canlı yayınlanmasını teklif etmesine karşılık Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin bu teklife destek verdiği de Bakan Tunç'la konuşuldu. Bakan Tunç, yürürlükteki Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre duruşmaların kayda alınmasının yasak olduğunu ve canlı yayın yapılabilmesi için yasal düzenleme gerektiğini belirtti.
İddianame açıklanacak mı?
Soruşturmada henüz bir iddianamenin hazırlanmaması ve ne zaman hazır olacağına dair soruların olduğunu belirten Gürel, Tunç'a iddianamenin zamanının belli olup olmadığını sordu.
Tunç, iddianamenin bir an önce hazırlanması gerektiği görüşüne katıldığını belirterek, “İddianame kamuoyuna açıklandığında her şey daha net anlaşılacak. Süreci etkilemeden beklemek gerek " açıklamasını yaptı.
"AKP'li belediyelere karşı da birçok dava açıldı"
Soruşturmalarda sadece CHP’li belediyelerin hedef alındığı yönündeki eleştirilerin de gündemde olduğunu söyleyen Bakan Tunç, son 10 yılda AKP'li belediyelere karşı da birçok dava açıldığını ve bunların bir kısmının mahkûmiyetle sonuçlandığını açıkladı.
Tunç, şöyle devam etti:
"Yargı makamları, Cumhuriyet Savcuları bir suç işlediğinde bunun partisine veya düşüncesine bakmaz. Eğer suç işlenmiş ise kuvvetli bir şüphe varsa bu noktada gerekli adımları atmaktan çekinmez. Sadece CHP'ye yapılıyor diğerlerine yapılmıyor algısı da yanlış. Bu aslında televizyonlarda, gazetelerde yayınlandı. Hangi belediyelere bugüne kadar son yıllarda açılan davalarla ilgili. Son 10 yılda İçişleri Bakanlığı'nın soruşturma izni verdiği belediye sayısı Ak Parti'nin daha fazla. CHP ikinci sırada geliyor. Ak Partili belediyeler 30 dava açılmış 13 mahkumiyet var, 7 devam eden dava var. 10 tane de beraat var. 30 davanın 13'ü mahkumiyetle sonuçlanmış. Burada ilçe belediyeleri var, belde belediyeleri var. Özellikle suç üstü yapılanlar var. Zimmetten, görevi kötüye kullanmaktan, rüşvetten yargılanıp mahkum olanlar var. Böyle bir ayrım söz konusu olamaz. CHPli belediyelere bir soruşturma yapıldığında partisi sahip çıkıyor. Genel başkan hemen sokağa davet ediyor. Miting yapıyor. Başkanımız suçsuz diyor. Soruşturma aşamasında daha dosyayı bilmiyorsunuz ama Ak Partili belediyelerle ilgili 30 dava açıldı partimiz sahip çıktı mı? Parti ihraç etti. 13 tane mahkumiyet, hapse girdiler. Deprem davası yüzünden hapiste olan Ak Partili belediye başkanı var."
"Herhangi bir parti ayrımı söz konusu olamaz"
Duymadığımız için, onlar sahip çıkmadığı için, sanki AKP'li belediyelere, Cumhur İttifakı belediyelerine soruşturma ve dava açılmıyor olmuş gibi bir algı oluştu. Bu doğru değil. Burada herhangi bir parti ayrımı söz konusu olamaz.
Çünkü, milletin hakkını hukukunu korumak için var yargı. Eğer milletin hakkını hukukunu koruyamıyor ise orada tarafsız ve bağımsız yargıdan söz etmek mümkün değil. O nedenle yargı süreçleriyle ilgili konuşurken özellikle yargıyı etkilemeye yönelik, soruşturmaları etkilemeye yönelik beyanlardan kaçınmak lazım.
"Delillerini ortaya koysunlar"
Hep beraber sabırla beklemeleri lazım. süreçlerin sonunu beklediklerinde, her şey ortaya çıktığında eğer beraat durumu söz konusu olursa zaten siyaseten bunu anlatırsınız millete. Mahkumiyet durumu olduğunda, deliller tüm çıplaklığıyla tüm kamuoyu tarafından görüldüğünde o zaman mahcup olursunuz buna gerek yok.
Suçlamalar karşısında delillerini ortaya koysunlar, 'Biz şu nedenle suçlanıyoruz ama bakın gerçek budur' desinler, yani, sadece topyekun bir karşılamayla bunu yapmasınlar."
Yorumlar
Kalan Karakter: