Nüket Ceylan

Nüket Ceylan

DUBLİNLİLER/JAMES JOYCE

05 Kasım 2018 - 08:39

 

James Joyce ,1882 İrlanda doğumlu. Yazarlığını, edebiyatın öykü, şiir ve oyun türleri arasında yetkinleştiren, üslubu ve deneysel tekniği ile 20.yy. ın en önemli yazarları arasında gösterilen James Joyce,” Dublinliler” i 1914’te yayımlar.

“Dublinliler” 15 öyküden oluşur. İlk üç öykü, önsözünde Murat Belge’nin de dediği gibi çocukluk üstüne bundan sonra gençlik ve orta yaşlılık üzerine dörder hikaye son dört hikaye ise toplum ve hayat.

Kitabın en dikkat çeken yanları Joyce’nin şiire sevgisinin öykülerinde yer alması. Benim beğendiklerim çocukların kahraman olduğu öyküler olduğu öyküler oldu. Bu İrlandalı büyük usta ile bizim büyük ustamız Yaşar Kemal arasında derin bağlar kurdum bu öykülerde.

Yaşar Kemal:  “çocukları insan olarak görmeli.” der. “Al Gözüm seyreyle Salih” te nefis bir çocuk karakter vardır Salih. Köylerine gelen turist bir genç ona bir tişört hediye eder.Üstünde Kırmızı bereli, berenin üzerinde yıldız olan, sakallı, siyah gözleri parlak bir adamın resmi olan bu tişörtü hiç çıkarmaz ve onun bir kahramanı olduğuna inanan Salih.

İşte bu Salih gibi baş öykü “Kız kardeşler” de ki çocuk kahraman gibi o da kendi köyünde tutsaktır. Ablası ve eniştesi ile yaşamakta oradaki köy halkına göre biraz absürt bir peder olan

Peder Flyynn ile dostluk etmektedir. Fakat Peder yaşlı ve hastadır ve küçük çocuk hergece odasından onun ışığını kontrol etmekte her sabah ona ilaçlarını vermektedir ta ki Peder ölene kadar. Bu öyküde çocuk kahraman ülke gibi tutsak, taşralılık, kendinden biraz farklı olana toplumun nasıl da küçümser gözlerle baktığına şahit oluruz. Ve küçük çocuğun sürekli tekrarladığı “paralize” sözünün toplumu felç eden bir deyiş olduğunu kavrarız.

James Joyce, karakterleri yaratırken kitap boyu bu oyunlara çokça başvurmuş. Kelimeler kendi ülkesinin insanlarını anlatmak ile kalmamış ülkenin durumunu da sıkça özetlemiş.

İrlanda toplumunun Katolik yapısı, din-papaz ikilemi arasında milliyetçi tutumları aralarındaki Protestanlara bakışı günümüz Türkiye’sini akla getirmiyor da değil.

James Joyce’nin öyküler boyu üslubunun değiştirdiğine de tanık oluyoruz. İlk öykülerden sonra diğer öykülerin yazılış tarzların da daha çok diyaloglar hâkim.

Joyce’nin karakterleri yaratırken kullandığı bilinçaltı tekniğinin en güzel örneği ise “Küçük Bir Bulut” adlı öyküsünde gizli.

Öykü de şair olmak isteyen, bunun için ünlü bir gazeteci olan arkadaşına özenen ama kendi dünyasından çıkamayan Chandler adlı kahramannın psikolojik buhranlarını, çıkış yolu bulamaması en sonunda kucağındaki bebeği ağlatamadan bakamaması bile küçük insanın başarısızlığına, sıkışmışlığına iyi bir örnektir.

“Bir Karşılaşma” adlı öyküsünde okuldan kaçmak isteyen iki küçük çocuğun macera arama istekleri şöyle başlar.            “…çünkü artık başına gerçek serüvenler gelmesini gelmesini istiyordu. Ama gerçek serüvenler de evde oturan insanlara gelmez diye düşünüyordu: “Uzaklarda aramalı onları” (syf,51)

Küçük kahramanlar özgürlüğe okuldan kaçarak uzanacakları sandıkları anda bir sapık ile karşılaşmalar onların yine güvenli, bildik dünyalarına geri döndürecektir.

Kendi çocukluğu da babasının mali durumunun bozulması ile yoksulluk içinde geçen Joyce, öykülerindeki bu basit insanları yaşamlarını anlatırken kendi yaşamından örnekler vermeyi de ihmal etmez.

“Dublinliler” i okurken kendisi de bir dönem Cizvit okulunda okuyan Joyce’nin normal okullar ile bu okullarda okutulan dersleri kıyaslandığına da şahit oluruz.

“Vahşi batı öyküleri okuyan öykünün kahramanına okul öğretmeni şöyle der:” Nedir bu saçmalık? Dedi.”Apaçilerin reisi!Roma tarihini çalışacak yer de bunu mu okuyorsunuz?...Hani devlet okulunda okuyor olsanız anlarım” (syf,50)

1922 de başyapıtı “Ulyesses”i yazacak olan bu İrlandalı usta yazar okumakta giriş için “Dublinliler” çok iyi bir öykü kitabı.

Dillerimiz farklı olsa da sıradan ve basit insanların kederlerinin, yaşamlarının nasıl da birbirine benzediğini okumanın sorgulamanın, emeğin, ötekinin farkındalığını keşfetmeyi, dinin yaşamlarımızı nasıl da tutsaklaştırdığını görmek istiyorsak 1882 li İrlanda doğumlu yazarın sesine kulak verelim:

“Ağustos ayının külrengi, ılık akşamı inmişti şehrin üstene ve yazı hatırlatan yumuşak ılık bir hava dolaşıyordu sokakları” (“iki çapkın” /syf 81)

Nüket Ceylan

Yazar: James Joyce

Çeviren: Murat Belge

İletişim yayınları, 276syf

 

 

 

 

 

 

Bu yazı 1953 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar