Hasan Doğan Özen

Hasan Doğan Özen

Toplum, Eğitim Ve Geleceğimiz

14 Haziran 2019 - 17:33

 Hasan Doğan ÖZEN

                                                                                                                             Eğitimci/eğitim Yöneticisi

 

Toplum, Eğitim Ve Geleceğimiz

 

Eğitim ve öğretim kurumları toplumların geçmişini genç kuşaklara aktarmak, geçmiş ile gelecek arasındaki bağlantıyı kurarak, yarını inşa etme görevini yerine getirir.

Sağlam temellere dayalı, tarihsel kökleri derinlere giden toplumların kabul görmüş gelenekleri vardır. Bu gelenekleri ve birikimleri günün koşullarına adapte edip çağdaş bilim, kültür, sanat ve edebiyatla kucaklaştırmak toplumsal gelişmenin vaz geçilmez ilkesidir.

Toplum insanların bir araya gelmesidir. Doğru bir eğitim sistemiyle çağını yakalamanın ötesinde, bu günden yarına uzanan yaşam kalitesini artırmak, katma değeri yüksek üretimleri yapmak toplumu kaldırır. Yaşamın her alanında doğru politikalar izlenmelidir. Günümüz dünyasında hızlı nüfus artışı, çarpık kentleşme ve yanılış sanayileşme sorunları yaşanmaktadır. Doğal çevre hızla kirletilmekte gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında makas giderek açılmaktadır.

Nüfus artışının kontrol altına alınması, çağdaş sanayileşme ve kentleşme politikalarının uygulanması ülkelerin kalkınması sağlayacağı gibi doğal çevre sistemlerini koruyacaktır.

Toplum kendini çağın gerektirdiği şekilde yenilerken; gelişme ve yozlaşma arasındaki ayrımı çok iyi yapmalıdır. Gelişiyoruz adı altında değerlerimizi kaybetmemeliyiz. Batı dünyası Rönesans, Reform, Fransız İhtilali ile tüm toplum tarafından kabul gören sağlıklı gelişmelerde dönüm noktalarını yakalamıştır.

Biat ve ümmet kültürünün izleri silinmelidir. Daha fazla demokrasi ve insan haklarının olduğu toplumlarda özgür düşünce ortaya çıkar. Özgür düşünce üretimi artırır, sosyal ve kültürel gelişmeyi hızlandırır. Sanayi Devrimi farklı bir üretim tarzının yanı sıra yeni toplumsal sınıfların doğmasına da yol açmıştır. Yeni üretim biçimleri kent kültürünü ortaya çıkarmıştır.

Günümüzde kentleşme ve kentlileşme kavramları birbiri içine girmiş ise de bu kavramlar farklıdır. Kentleşme kentlerin alanca ve nüfusça büyümesidir. Doğru kentleşme önce sanayi kuruluşlarının kurulması daha sonra bu kentlerin birer çekim merkezi haline gelmesidir. Gelişme planlı olarak yapıldığında kentin yarattığı trafik sıkışıklığı, hava kirliği gibi sorunlarda ortaya çıkmaz. Yaşayan insanlar kentlileşir başka bir anlatımla kente özgü yaşam davranışlarını kazanır, kent kültürünü benimser, kentin karmaşık ve karışık işlevsel yapısına uyum sağlar.

Gelişmekte olan ülkeler de ise kırdan kente göçün yarattığı gecekondu mahallerinin göze çarptığı, kente özgü yaşam bilincinin olmadığı, geldiği yerin kültürüne bağlılığını devam ettiren toplum yapısı ortaya çıkar.

Kırdan kente göç, tarımsal üretimin ve verimliğin düştüğü kırsal kesimden büyük umutlarla kente yapılan düzensiz bir akındır. Tarımdaki ilkel yöntemler, sulama yetersizliği, miras yolu ile mülkiyetin parçalanması insanları geçim sıkıntısına sokmakta, çare göçte aranmaktadır.

Kente gelen insanlar çoğunlukla daha önce gelen hısım akrabanın mahallesine bir gecekondu ekleyerek yaşama başlamaktadır. Ancak kentin sunduğu hizmetten yaralamadığı gibi kültürüne de uyum sağlayamamaktadır. Sonuç olarak kentlileşme adını verdiğimiz değişim yaşama geçmemektedir.

Eğitim tüm toplumsal farklılıklar içinde bir kente yaşayan tüm insanların hayatına dokunmalı. Sadece ders kitaplarına sığdırılmış cümleler değil; ilgi, yetenek, insana özgü değerlerin kazandırıldığı ve ortaya çıktığı bakış açısı geliştirilmelidir. Ortak geçmişim var, ortak geleceğimiz daha güçlü, daha parlak olmalıdır. Değişik ülkelerin eğitim sistemleri incelenebilir, fikir alınabilir. Asıl fikir içimizdedir. Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN ışığı Cumhuriyetin ilk yıllarındaki eğitim sistemi Hasan Ali YÜCEL, İsmail Hakkı TONGUÇ gibi daha nice değerlerin olduğu ülkemizde çözüm kendi içimizde. Bizim çocuklarımızı ancak biz anlarız. İşte birkaç güzel örnek

Mustafa Necati

Milli eğitim bakanı olduğu dönemde yaptığı sayısız devrim ve yenilikle Türkiye Cumhuriyeti’nde Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte eğitime en büyük gelişmeyi kaydettiren insan Mustafa Necati Bey’dir. Bu yenilikler arasında çıkardığı kanunla öğretmenlerin haklarını genişletmek ve “Maarif hizmetinde asıl olan öğretmenliktir” hükmü ile öğretmenliğin itibarını arttırmak da bulunuyor.
10 bölge merkezinde öğretmen okulları kurdu. Bu okullardan Balıkesir Necati Bey Muallim Mektebi’dir.Eğitimin ücretsiz olması yolunda önemli adımlar attı ve orta öğretimi parasallaştırdı. Okul kitapları bakanlık tarafından basıldı. Ülkedeki eğitim seviyesini Avrupa’ya yaklaştırmak için çalıştı. Avrupa’ya öğrenciler göndererek kaliteli öğretmenler yetiştirdi. Yabancı okulları denetim altına alarak ülkenin bağımsızlığını korudu. Harf İnkılabı da Mustafa Necati Bey’in eğitim bakanı olduğu dönemde gerçekleşti.

İsmail Hakkı TONGUÇ

1922 yılında eğitimini tamamladıktan sonra Konya Öğretmen Okulu ve Konya Lisesi’ne eğitmen olarak atandı. Bie süre Ankara, Adana ve Konya’da öğretmenlik yaptıktan sonra Almanya, İngiltere ve Fransa’da mesleki incelemeler yapmak üzere seminerlere katıldı.

1925 yılında Ankara’da Muallim Mektebi’ne atandıktan sonra 11 Mart 1926‘da Maarif Vekaleti Levazım ve AlatıDersiye Müzesi Müdürlüğü’ne getirildi. Merkezdeki yöneticilerden biri konumuna gelen İsmail Hakkı Tonguç, 10 Temmuz 1926‘dan 26 Ağustos 1926‘ya kadar İlköğretim müfettişleri ve ilkokul öğretmenleri için Ankara’da açılan “İş ilkesine dayalı öğrenim kursu” başlatarak yabancı eğitimciler ile birlikte Köy Enstitüleri projesinin temelini attı.

1929–1933 yılları arasında Gazi eğitim Enstitüsü’nde etkin görevlerde çalışarak hem öğretmenlik hem de daha sonra kurumun müdürlüğünü yaptı. 1935 yılında Köy Enstitüleri’nin kurmasını sağlayacak İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne getirildi. Dönemin kültür bakanı Saffet Arıkan ile birlikte hazırladığı raporla Köy Enstitüleri programını hazırladı.

Ertesi yıl Kayseri, Çorum ve Yozgat’a giderek buralarda eğitmen kurslarıyla ilgili çalışmalar yaptı ve 1936‘da Köy Enstitüleri’nin ilki sayılan Eğitmen Kursu’nu Eskişehir’e bağlı Mahmudiye’de açtı. 1937 yılında Köy Eğitmenleri yasası çıktıktan sonra İzmir’de ve Eskişehir Çifteler ’de ilk köy öğretmen okulları açıldı. Yurtdışında yaptığı incelemeler neticesinde kurum geliştirildi ve Hasan Ali Yücel‘in Milli Eğitim Bakanı olmasıyla çalışmaları hız kazandı.

17 Nisan 1940‘da Köy Enstitüleri Kanunu çıktıktan sonra açılan kurumlar ile bizzat ilgilendi. 1946 yılında Köy Enstitüleri hakkında açılan davalar sebebiyle görevinden alındı ve Talim Terbiye Kurulu üyeliğine getirildi. Dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü çalış çeşitli yerlerine sürgün olarak gönderilmesine engel olamadı. Tüm bu olanalar neticesinde 1954 yılında kendi isteği ile emekli oldu.

Hasan Ali YÜCEL

7 Aralık 1897'de İstanbul'da doğdu. Eğitim hayatı sırasıyla Mekteb-i Osmani, Vefa İdadisi, Cağaloğlu Darülmuallimin-i Aliye (Yüksek Öğretmen Okulu) okullarında geçer. 19 Aralık 1922 yılında öğretmenliğe başladı.

1927 başında, Hasan-Âli, Reşat Şemsettin (Sirer) ile birlikte "Mıntıka Müfettişleri" unvanıyla İstanbul Maarif Emirliğine verildi. Hasan-Âli, 1929 sonunda İkinci Sınıf Maarif Müfettiş Umumiliğine yükseldi ve Maarif Emirlikleri kaldırılınca Maarif Vekâleti Teftiş Kurulu Üyesi oldu. 1930'da Maarif Vekili Cemal Hüsnü (Toray), kendisini araştırma ve inceleme göreviyle Paris'e gönderdi. 1930'un sonunda, geniş bir inceleme ve araştırma dosyasıyla Türkiye'ye döndü.

1936'da bu incelemesini "Fransa'da Kültür İşleri" adıyla yayındı. 1931 yılında bazı inceleme ve denetleme yapmak için Atatürk ile birlikte 3 ay sürecek bir yurt gezisine çıktılar. Söz konusu denetleme gezisinden bir yıl sonra, dil devrimim doğru temeller üzerinde geliştirmek düşüncesiyle, 12 Temmuz 1932'de Türk Dili Tetkik Cemiyeti kuruldu. Hasan-Âli, Cemiyet’in Etimoloji Kolu Başkanlığına getirildi. 1932 yılında, Hasan-Âli, batıdaki benzerleri örnek alınarak kurulan, öğretim üyeleri yurtdışında okumuş kişilerden oluşan Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'ne müdür olarak atandı.

Hasan-Âli, 1933 yılı sonunda Maarif Vekâleti Orta Tedrisat Umum Müdürlüğü'ne atandı. Bu dönemde, üniversiteye geçişteki önemi nedeniyle liselerde reform düşüncesi üzerine yoğunlaştı. 1934'te Hasan-Âli Yücel, 41 Maarif Vekili oldu. Özellikle Cumhurbaşkanı İnönü’nün desteğiyle, yakın çalışma ve dost grubunun katılımıyla büyük bir reform hareketi başlatır ve gerçekleştirir. Hasan-Âli Yücel, 1945'te, 4-20 Kasım arasında Londra'da toplanan ve 43 ülkenin katıldığı UNESCO toplantısında ülkemizi temsil eder.

O'nun döneminde, Ankara Fen Fakültesi (1943), İstanbul Teknik Üniversitesi (1944.) ve Ankara Tıp Fakültesi (1945) kurulur. Dört yıl gibi bir hazırlıktan sonra, 15 Haziran 1946'da 4936 sayılı Üniversiteler Yasası çıkarılır.

Atatürk'ün yurtdışına gönderdiği öğrenciler

Ulu Önder Atatürk’ün 1933-1937 yılları arasında Türkiye’nin kalkınması ve sanayileşmeye hız kazandırılması için yurtdışına gönderdiği 700 öğrenci vardır.

Atatürk’ün Amacı; kalkınmakta olan Türkiye’de görev alacak kişilerin eğitimli olmasıydı Sınavlardan geçirildikten sonra başarılı olanlar kimya, metalürji ve gıda gibi konularda eğitilmek üzere Avrupa ve ABD’ye gönderildi Eğitimlerini tamamladıktan sonra ülkemize dönerek devlete ait kurumlarda üst düzey yöneticilik yaptılar.

Mustafa Kemal Atatürk de eğitimin şart olduğuna inandı ve bu ülkenin gelişmesi, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması için bu konuda somut girişimlerde bulundu. Bu girişimlerden biri de, cumhuriyetin yeni kurulduğu yıllarda yetenekli bazı öğrencileri, eğitim için yurtdışına göndermesiydi Milli Eğitim Bakanlığı, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Sümerbank gibi farklı kurum ve kuruluşların açtığı sınavları kazanan yetenekli öğrencilerden kimi mühendislik, kimi tıp eğitimi almaya yurtdışına gittiler. Döndüklerinde, her biri branşında büyük başarılara imza attı Bazıları eğitimci olup bilgilerini paylaştı, bazılarıysa modern Türkiye’nin inşasında görev aldı. 

Sonuç olarak; geriye doğru gittiğimizde neleri kaybettiğimiz, hangi değerleri unuttuğumuzu görüyoruz.

Yukarıda da belirttiğim gibi Büyük Önderimiz GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü anlamak sorunlarımıza çözüm getirecektir. İlerleyelim, gelişelim, ama geçmişin güzelliklerinden iyi ve doğrusundan ders almayı unutmayalı. Gelişelim ama yozlaşmayalım.

Bu yazı 6884 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar