Erdem Nur CENGİZ

Erdem Nur CENGİZ

Erdem'in Heybesi - [email protected]

Çuvaldız Elimizde, BİZ'e Birazcık İğne Batırmaya Ne Dersiniz?

18 Ağustos 2017 - 09:16

*Yaşamımızda en’lerimiz vardır anlatır, paylaşırken gözlerimizin parladığı, içimizde ılık bir esintiye neden olan… İşte Egepolitik de yıllar öncesinde öylesi bir serüvendi, yazma tutkumu perçinleyen… O yıllarda gazeteye yazma vesilem sevgili Cem Arıkan idi, yeni yüzüyle yeniden, heyecanla ‘merhaba’ dememin sebebi de yine onun çağrısı; mutluyum.

Salt siyaset olmayacak köşemde, kimi zaman insan ilişkilerine, kimi zaman kitaplara değineceğim. Benimle paylaşmak istedikleriniz olursa mail adresime mail atın lütfen, iletilmesi mümkün olanları köşeme de taşıyabilirim izninizle…*

Çuvaldız Elimizde, BİZ’e Birazcık İğne Batırmaya Ne Dersiniz?

Zaman zaman önceki yıllarda yazdığım yazılara göz atarım, nereden nereye geldiğimizin benim gözümdeki kronolojisi gibidir okuduklarım... Şimdilerde soğukkanlı olamıyorum okurken, öylesine apaçık ki bugünün isli karanlığının dünden  adım adım gelişi… içimde alev alev bir öfke!..

Dün “daha kötüsü olamaz” dediklerimizin, bugün kat be kat kötüsünü yaşar olduk. “İnsan” arar hale geldik, misli menendi olmayan, tersine evrimin yarattığı mutasyonun sonuçları arasında. Cehaletin kutsandığı, paranın gücünün vicdan, adalet ve liyakatin önüne geçtiği kahrolası bir kötülük salgını baş göstermiş durumda. Mesnetsiz düşmanlıklar ile gerilen toplum, gittikçe duyarsız, korkak ve sinmiş bir ruh haline bürünüyor.

Kendisi dışındakilere yaşam hakkı tanımayan, eylemleri ile söylemleri bilinçli bir tutarsızlık sergileyen, bölücü, ırkçı, cinsiyetçi yaklaşımlar burnumuzun dibinde bitiverdi. İnanç sömürüsü ile mutlak gerçeğin kendileri olduğu algısını yaratan, muhalefete akla hayale gelmeyecek iftiraları atmaktan çekinmeyerek yaftalayanların dillerinden demokrasi, hak ve özgürlük sözcükleri düşmüyor ne yazık ki!..

Egemenlerin sözlerinde ve eylemlerindeki siyasi şiddet,  şiddetin toplumsallaşmasını beraberinde getiriyor. Guruldayan beynini; aklı, vicdanı, ruhu satılmışların yazdığı uydurma tarih ve haberlerle beslemeye çalışan ve gün geçtikçe sayısal artış gösteren bir güruhun yaşamın içinde ve sosyal medya üzerinden estirdikleri terörü görmezden gelen erk, her tür muhalif eleştirel yaklaşımı ve hak arayışını “terör” nitelemesi ile güdümlü yargısına yem etmekte.

Bir zamanlar kankası olan iktidarın desteğiyle semirmiş FETÖ’nün kumpaslarıyla zehirlenen hukuk, bugün yine FETÖ bahanesi ile uzatıldıkça uzatılan OHAL ürünü keyfi KHK’lerle tamamen iğdiş edilmiş durumda. Öyle ki geçmişleri söz konusu örgütle mücadele örnekleri ile dolu nice gazeteci, yazar ve akademisyen bu örgütle işbirliği iddiasıyla hapiste…

 İktidardan nemalananlar, kazançlarını kaybetmekten korkuyor, dolayısıyla üç maymunu oynuyorlar fütursuzca. Bazıları aidiyetin getirdiği sonsuz olanakların sarhoşluğuyla daha da ileri gidip yalan kusuyorlar her konuştuklarında. Ve artık iş ana muhalefet liderini akıl dışı suçlamalar eşliğinde yargıyla tehdit etmeye kadar vardı.

Hal böyleyken doğrudan, hak ve özgürlüklerden, demokrasiden yana olanlar,  ortak akıl oluşturup,  sivil inisiyatifi devreye sokmaları, toplumda barış içinde bir arada yaşama iradesini yeniden inşa etmeye çabalamaları gerekirken maalesef içlerinde kamplaşmalar yaratan, sağduyudan uzak, birbirine parmak sallayan üslup ve tavırlar sergilemekteler. Demokratik mücadele azminde olan-lar-ın ayağını kaydırma, küçümseme, yok sayma halleri de azımsanır değil…

Oysa geçmişin kötü izlerini silebilmek ancak aydınlık geleceği vaat edene ve inandığın değerlere güven duyabilmekle mümkün. Güven, duygusal zafiyetin altında kalıyorsa eğer ayağa kalkıp, iyilik ve güzellik için mücadele veremezsin. Aynı ufka bakanların birbirlerini mat etme çabası ve eleştiride ifrata kaçması da tüketir “azim ve kararlılığı”.

Bir yazımda da söylediğim gibi: Akıl, fantezilerden bağımsız, gerçeklerle yüzleşerek karar vermeyi emreder. Karar alırken, eylemlerimizde mevcut durum, koşullar ve zamanlama denklemini doğru kurmak ve dinamik bir strateji kurmak kaçınılmazdır.

​Yarın sesi tamamen kesilmiş bir muhalefet ile baş başa, nefessiz kalınırsa bunda en büyük sorumluluk; omuzdaşlık yerine, kavgayı seçenlerin olacaktır.

Bu yazı 2180 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 2 Yorum

Son Yazılar