Ahmet Karakuzulu

Ahmet Karakuzulu

Emekli Bankacı

BANA NE …

30 Aralık 2018 - 16:27 - Güncelleme: 30 Aralık 2018 - 20:27

Başlıktaki kelimeyi sık kullanır mısınız?

Ben kendi adıma bu soruya cevap vereyim.  Bu kelimeyi kullanmam. Nadiren kullandığımda ise içimin sızladığını bilirim.

Sabah evinizden çıkarsınız, köşeyi dönerken yer altındaki ana su borusunun patlamış olduğunu görürsünüz ve “her taraf göle dönmüş, üstüm başım çamur olacak” diye söylenerek uzaklaşırsınız. Yine yolunuzun üstündeki bir binanın önünde haftalar önce  yol kazılarak açılan çukurun halen kapatılmadığını görüp, başınız sallar içinizden hiddetlenir yürür  gidersiniz.

Yaşadığınız bölgedeki çöp kutularının dolup taştığını, çöplerin yerlerde büyük kümeler oluşturup, artık o bölgede bağımsızlıklarını ilan etmeye doğru yol aldıklarını gördüğünüzde ,  burnunuzu kapatıp, karşı kaldırıma doğru koşar adım geçerek yürüyüşünüzü sürdürürsünüz.

Sigara dumanıyla evinin kirlenmesini istemeyen tiryakilerin, balkonda içtikleri sigaraların izmaritlerini başarısız bir isabetle sürekli kaldırıma nişanladıklarını görür, kaldırımların izmarit tarlasına dönüşmüş olmasına  hayıflanırsınız.

Çevrede uçuşan, arada bir ayağınıza takılan plastik su şişesini  tekmeleyerek kendinizden uzaklaştırırken , çocukluğunuzda içinizde ukde kalan topla oynama hevesinizi kısmen karşılar, kendinizi iyi bile hissedebilirsiniz. Trafikte, önünüzde seyreden araçtan çöpler yollara atılırken, bir an kornaya asılıp yolları çöpleriyle ödüllendirenleri uyarmak geçer zihninizden, aracınızın radyosunda inleyen sevimsiz şarkıyı değiştirmek sizin için daha öncelikli bir konu halini alır birden.

Yoldan geçen bir aracın bacaklarını ezdiği küçük kedi yavrusunu gördüğünüzde, içinizden bir yerlerde sızı hisseder,  aracınızı yolda aniden durdurmanın olanaksızlığını düşünüp, kendinizi ikna ederek sürer gidersiniz.  

Ana kavşakta trafik düğümlenmiştir. Sağınızdaki ya da solunuzdaki  araca yol verseniz trafik akışı hızlanacaktır. İçinizden , “ne anlayışsız sürücüler var, bunlara ehliyet verenin …” diye söylenir kornaya yüklenirsiniz.

Aracınızla yolda seyrederken, ileride bir trafik kazasına denk geldiğinizde merakla olup biteni anlamaya çalışırken, akan trafiği aksatırken, “iyi ki  bu kazayı ben yapmadım. Adamın arabası haşat olmuş” diye düşünür yolunuza  devam edersiniz. Hele de gördüğünüz kazada, yaralılar veya hayatını kaybedenler varsa, yanınızda oturan eşinize, arkada oturan çocuklarınıza bakıp “ne kadar sağlıklı göründüklerini” düşünürsünüz.

Çalıştığınız işyerinde; aynı işi yapmanıza, aynı kıdemde ve  aynı üretkenliğe sahip olmanıza  rağmen, diğerlerinden daha yüksek ücret alıyorsanız, bunun sizin hakkınız olduğunu düşünür, sık sık “diğerleri de işverenle iyi geçinseydi” diye  söylenirsiniz.

Soğuk havada,  uzadıkça uzayan  bir bekleme kuyruğunda , ne yapsam da diğerlerinden önce amacıma ulaşabilsem diye düşünür, ön sıralardaki boşlukları kollarsınız,  arkadan gelip önünüze  girmeye çabalayan birisini  ise hoş karşılamazsınız.

Bir lokantanın kapısına yanaşıp yemek isteyen ihtiyaç sahibi birini,  garsonun  azarlayıp kovaladığını gördüğünüzde; yediğiniz pahalı ve gösterişli yemeğin tereyağının az konduğunu düşünüp hayıflanırsınız.

Toplu taşıma araçlarında, özellikle dip taraftaki koltuklarda oturmaya gayret eder, oturmaya ihtiyaç duyan insanlarla göz temasını kesmek için ya dışarıyı seyreder , ya da o en kıymetliniz cep telefonlarına gömülürsünüz.

Evinizde rahatınız yerindeyken, her öğün birkaç çeşit yemek tüketirken, yan komşunuzun uzun süredir işsiz olduğunu bilir, evine getirdiği gıda poşetlerinin gün geçtikçe küçüldüğünü görür, “Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin” temennisiyle iç huzura kavuşursunuz.

Apartmanınızda, mahallenizde, ilçenizde, şehrinizde, ülkenizde ve dünyada açlık, susuzluk, yokluk , yoksunluk, türlü dalavereler,  yolsuzluklar, dolandırıcılıklar, hırsızlıklar , yayılmacı politikalar, inanç sömürüsü, adalete olan güvenin  kayboluşu, güvenlik problemlerinin  artışı, mutsuz insanların sayısının çoğalması, bilinçli bir şekilde eğitilmeyen kitlelerin artışı, çalınan sınav soruları, fırsat eşitliğinin gün geçtikçe bir şehir efsanesine dönüşü, iş olanaklarının sadece yandaşlara sağlanması, kültürel değerlerin kaybolmaya yüz tutması gibi daha bir çok olumsuzlukların tüm hücrelerimize kadar nüfus etmesine  karşın, hala parmağınızı oynatmadan bu büyük tiyatroyu seyretmeye devam edersiniz.

Sahiden aklınız kesiyor mu sizin, yaşamınızda karşılaştığınız yüzlerce olumsuzluğa tepkisiz kalıp, sonrasında da kendinize iyi ve güzel yaşanabilir bir dünya yaratabileceğinize?

Birileri sizi yukarıda saydığım çok sayıdaki olumsuzlukla mücadele etmek üzere ; sivil toplum örgütlerine, siyasi partilere  vb. oluşumlara davet ettiğinde  ise,  zamansızlıktan dem vurur, sözkonusu organizasyonlarda mücadele edenlere de burun kıvırırsınız.

Sorarım size; Büyük Şairin dediği gibi, “Sen yanmazsan, Ben yanmazsam, Biz yanmazsak  nasıl çıkar  karanlıklar aydınlığa?”

Bu yazı 17716 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Küçük çınar
    4 yıl önce
    Yazınızın konusu aslında çok önemli bir konu. Toplumsal dayanışma, duyarlılık vb konuların önemi elbet altı çizilmeyi hak ediyor. Fakat yazınızdaki bu örnekleri çok uzun tutmuşsunuz... sayılacak çok şey var elbet. Ama sosyolojik analize dair de söylenecekler de çok fazla olmalıydı... neden böyle? Buraya nasıl geldik? Bunları da vurgulasaydınız yazınız daha da güzel olurdu kanımca... emeğinize sağlık
  • Ali Bostancı
    5 yıl önce
    Çok güzel bir yazı, kalemine ve emeklerine sağlık.

Son Yazılar