Nato İle Türkiye İlişkisinde ABD' nin Rolü


Öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu çağda ülkelerin uluslararası ilişkilerde birbirlerine karşı tutumları söylenildiği gibi din ve ırk üzerine değil, tamamen bölgesel alanda ülke çıkarları üzerine kurulmaktadır. Bizim de NATO ile ilişkilerimiz İkinci Dünya Savaşı sonrası Sovyetler Birliği’nin bize uyguladığı doğu bölgesindeki topraklar ve Boğazlar konusundaki tehdidine karşı oluşmuştur. O tarihten bugüne kadar da zaman zaman NATO ile aramızda anlaşmazlıklar çıkmıştır.

İlginçtir ki ABD ile ne zaman bir kriz yaşasak bunun yansıması olarak NATO ile aramızda anlaşmazlıklar çıkmıştır. Bununda temel nedeni NATO' nun üzerinde ciddi bir ABD baskısının ya da hakimiyetinin olmasıdır. Bütün bunlara rağmen Türkiye'nin NATO’dan çıkma gibi bir durumu stratejik olarak söz konusu olmamakla birlikte Ortadoğu’da NATO’ nun da Türkiyesiz kalması söz konusu olamaz. Çünkü ikisinin de bu coğrafyada birbirine ihtiyacı var.

Türkiye açısından öncelikli olarak bir Ege sorunu söz konusudur. Bugün Yunanistan ile zaman zaman Ege adaları ve Kıbrıs konusunda sorun yaşamakta olan Türkiye en büyük gücünü NATO ülkesi olmasından almaktadır. Yunanistan ise daima bu dengeyi gözetmektedir.

NATO açısından ise Türkiye ciddi bir savunma sermayesidir. Çünkü son otuz yılda özellikle 1980 darbesinden sonra yerli savunma sanayisindeki gelişmeler ithalat konusunda fazlalaşmıştır. Bu da NATO açısından ciddi bir pazardır. NATO böyle bir pazarı kaybetmek istemez. Bunun en önemli örneği S-400 füzelerin Rusya'dan alınmasına gösterilen sert tepkidir. Fakat aynı NATO Türkiye kendisinden silah istediğinde hep oyalama taktiği uygulamıştır.

Ayrıca NATO Türkiye' yi her zaman Ortadoğu’daki bataklığa karşı kalkan olarak kullanmıştır. Türkiye’ nin üyeliğe kabul edilmesinin en temel sebebi de budur. Ayrıca Türkiye, ABD' den sonra NATO’ da en yüksek askeri güce sahip ikinci ülkedir. Buna rağmen bugüne kadar NATO’ da Türkiye’ ye sadece bir genelsekreter yardımcılığı verilmiş ve bununla yetinilmiştir.

NATO Türkiye’yi yıllarca terör konusunda hep yalnız bırakmış ve bunun sonucunda da Türkiye’ nin güvenini kaybetmiştir. Sürekli olarak Türkiye ile diğer Avrupa ülkeleri arasında ciddi bir ayrımcılık yapmışlardır. Ama bütün bunlara sebep olan, özellikle 1950' den günümüze kadar ülkemizdeki hükümet yöneticileridir. Bunların bütün küstahlıklarına göz yummuş ve şımartmışlardır. Özellikle son hükümet yöneticileri dış politikada yaşanan olumsuzluklara diplomatik dille cevap vermek yerine içerde bunu kendi seçmenlerine karşı nara atarak şova çevirmeye çalışmışlardır.

Her şeye rağmen biz bir NATO ülkesiyiz ve eşit haklara sahibiz. Biz istemediğimiz sürece kimse de bizi NATO’ dan atamaz ve bizimde oradan çıkmamız en azından şimdilik söz konusu olamaz. Fakat bütün bunlara rağmen Türkiye’yi dış politikada da iç politikada da ciddi sıkıntılar beklemektedir. Bir tarafta Rıza Zarrab davası bu gerginliği derinleştirmeye devam ederken diğer taraftan Soçi zirvesinde Türkiye’ nin tavrı batı ile bütün ipleri germektedir. Nihayetinde bir karar verme aşamasına gelinecektir. Nasıl bir karar alırsa alsın hükümetin bugüne kadar yaptığı dış politika hamlelerinin cezasını Türkiye; gerek ekonomik olarak gerekse politik olarak çekmeye devam edecektir.