Binalar Büyüdükçe İnsanlar Küçülüyor


Gözleri, hayalleri ve gölgeleriyle beraber hızla küçülüyor insanlar.

Binalar büyüdükçe, insanlar küçülüyor.

Oysa gölgelerini ve hayallerini bırakıp gidecekleri bir yerleri de yok insanların.

Olsa, arkalarına bile bakmadan kendilerine ait ne varsa bırakıp olduğu yerde, çekip gidecekler kendi bilinmez bencil dünyalarına koşacaklar.

Binaların kat sayıları arttıkça, insanların sevgisizlikleri de artıyor çarpan hızıyla.

Hem kendilerine, hem de ne varsa kendilerinin dışında hayatlarını çevreleyen, işte onların hepsine yabancılaşıp, tek başlarına kalıyor ve nefes alıyorlar veya aldıklarını zannediyorlar.

Sadece kendilerine karşı mı, hayır kültür varlıklarımız başta olmak üzere, tüm güzelliklerimizi kuşatan bu vandallık, hoşgörüsüzlük ve sevgisizlik, hayatın inceliklerini hızla çürütmeye devam ediyor.

Bu yüzden heykellere, kitaplara, dans eden çiçeklere, sahnede toz yutarak kalbi atan sanatçılara, sokakta türküsünü söyleyen çocuklara, şiirlere, dizenin inceliğine saldırıyor karanlıklar ve çatık kaşlı bulutlar. 

Ne varsa insandan, canlıdan ve doğadan yana, işte onların hepsini bir bir toplayıp el ele yok etme yarışına giriyoruz.

Binlerce yıllık Anadolu tarihimizin, antik dönemin güzelim tülden ince dokunan mermerlerinin görünmemesini, yok sayılmasını sağlamak için sanki elbirliği olmuşçasına çalışmışız yıllarca.

Bergama’nın Akrapol’ünü görünmez kıldık, evleri yüksek kurarak,

İzmir’in Agorası’nı görünmez kıldık, dizinin dibine çok katlı otopark dikerek,

Marmaris’in kadim kalesini yok ettik, kalbini çepeçevre kuşatan kocaman binaları kondurarak,

Ve Amasra’nın kalesinin tam da orta yerini asfalt yollarla hançerleyip, soğuk yüzlü betonlardan  evleri mermer heykellerin üzerinde yükselterek.

Bu kaçıncı katil oluşumuz, bu kaçıncı hançerimizi saplamamız kalbine tarihimizin, bu kaçıncı yalanımız kendimize?

Oysa bir tek dizesini sevebilseydik tek bir şiirin, tek bir rengini çoğaltabilseydik gökkuşağının, heykellerin tülden kalbini görebilseydik eğer, hayatımız daha güzel, daha yaşanır olmaz mıydı?

Aslında kocaman kalbiyle Gülten Akın ustamız nasıl da özetlemiş bu ölümsüz dizeleriyle yaşadıklarımızı ve yaşayacaklarımızı. 

 

Yüksek evde oturanların türküsü

Evleri yüksek kurdular,
Önlerinde uzun balkon;
Sular aşağıda kaldı,
Aşağıda kaldı ağaçlar

Evleri yüksek kurdular.
On bin basamak merdiven;
Bakışlar uzakta kaldı,
Uzakta kaldı dostluklar.

Evleri yüksek kurdular,
Cama,betona boğdular.
Usumuzdaydı unuttuk;
Topraktan uzakta kaldı,
Toprağa bağlı olanlar.