Almanya'daki Türkiye Sendromu-1


Erken dönemlerde sanayileşmiş ülkelerden Almanya’nın, II. Dünya Savaşı sonrası dönemde  göçmen işçilere ihtiyacı olmuştur. Savaştaki insan kayıpları bunun en temel nedenidir. Yugoslavya, Yunanistan, İtalya ,Türkiye gibi ülkelerdeki işsizlik sorunu Almanya’ya geniş çaplı bir işçi göçünü getirmiştir. Türkiye açısından yaklaşık 50 yıllık bir dönemi kapsayan bu “Almancı” ya da “Gurbetçi” süreci AKP döneminde yeni bir boyut ve içerik kazandı.

Irkçılık, kendi taraftarlarına göre oldukça rasyonel bir ideolojidir. Kaynağı Avrupa’dır. XIX. Yüzyılın emperyalizmine ve sömürgeciliğine ideolojik haklılık kazandırmak için İngiltere, Fransa gibi ülkelerin bazı entellektüellerince icad edilmiş, Darwin’in “tabii seleksiyon” teorisinin sosyal alana taşımıştır. Hitler en fecii örneği olmakla beraber, ırkçılık ne onunla başladı, ne de ondan sonra sona erdi. Günümüzde pek çok Batılı politikacı için de doğal bir oy toplama mekanizması olarak görülmektedir.

Alman yöneticiler için ülkelerindeki Türkler öteden beri bir “entegrasyon sorunu” olarak kabul edilmişlerdir. Partilerden bağımsız, adeta “partiler-üstü” bir politikadır bu. Türk imajı böyle oluşmuş ve AB üyelik sürecini doğrudan etkilemiştir. Entegrasyondan anladıkları da fiiliyatta asimilasyon olmuştur. Geçmişte Çek, Polonya, Slovak, İskandinav gibi pek çok unsuru asimile eden Alman toplumu, Türkleri de bu kalıba sokmak istemektedir.  Bu gerçeği hiç bir zaman göz ardı edemeyiz. Tüm bu gerçeklere rağmen Almanya-Türkiye ilişkileri çok daha derin ve nesnel temellere dayanmaktadır.

Ülkemizde gündemden düşmeyen FETÖ darbe girişiminden sonra ciddi bir Almanya düşmalığı hortlayı vermiştir. Fakat Almanya daima Türkiyenin hassas olduğu her konuya uzaktan bakmayı da ihmal etmemiştir. Örnek olarak bakarsak Türkiye yıllardır terör olaylarıyla uğraşırken Almanya terör örgütlerinin liderlerine ev sahipliği yapmıştır. Şimdi de FETÖ'nün bir darbe girişiminde bulunduğuna inanmak istemiyor. Fakat iktidarın hukuk dışı ve demokrasi karşıtı davranışları Almanya'nın  ve Avrupa'nın ekmeğine sürekli yağ sürüyor.

Recep Tayip Erdoğan, Almanya'nın Türkiye ile ilgili Gümrük Birliği açıklamalarını eleştirerek, Alman Hükümeti' ni suçladı. Almanya'da 24 Eylül tarihinde yapılacak seçimlerle ilgili olarak Almanya'daki Türkler' e Hıristiyan Demokrat, Sosyal Demokrat ve Yeşillerin Türkiye düşmanlığı yaptığını ima ederek onlara oy vermeme konusunda uyardı.

Die Welt Gazetesi Türkiye Muhabiri Deniz Yücel'in tutuklanması,  Türkiye  ile Almanya arasındaki gerilimi iyice tırmandırdı. Çünkü Erdoğan Deniz Yücel'i terör örgütü üyesi ve ajan olmakla suçladı. Bunun dışında Türkiye'de bulunan Alman vatandaşı Peter Steudtner silahlı terör örgütüne yardım etmekten tutuklandı ve artan gerilime bir yenisi daha eklendi.

Alman milletvekillerinin İncirlik Hava Üssünde' ki Alman askerlerini ziyaret etmelerine Türk yetkililer tarafından izin verilmemesi Almanya'da ciddi bir yankı uyandırdı ve konu Federal Meclise taşındı. Orada İncirlik' teki askerlerin Ürdün'e taşınmasına karar verildi ve Ürdün bir NATO ülkesi olmamasına rağmen askerlerin Ürdün'e taşınması tarihte bir ilk oldu.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası Almanya'ya iltica talebinde bulunan, aralarında yüksek rütbeli askerlerinde bulunduğu kamu görevlilerine bu hakkın tanınması Türkiye'de sinirleri fazlasıyla gerdi.

Gelinen noktada bir hodri meydan narası ortaya çıktı ve Almanya ekonomi silahını çekti. Ve ülkesindeki iş adamlarına "Türkiye'ye yatırım yapmayın", turistlere "Türkiye'ye gitmeyin" demeye başladı. Ekonomik ilişkiler açısından en güçlü bağımız olan Almanya ile böyle bir restleşmeye girmemiz ne kadar akılcı bir bilinmez ama bize sarsıntısı fazla olucağı kesin. Şu anda sanayi yaklaşık 4.0'ı kadarını tüm Dünya'ya dayatan ve Dünya'nın ihracat lideri olan, bilimde Dünya'nın önde gelenlerinden olan bir ülkeye "hasberkader zengin oldun" demek de ayrıca başka bir düşündürücü boş laftan ibarettir.