Deprem, her ne kadar bir doğal afet olsa da, depremin meydana getirdiği zararların “artmasını engellemek” idarenin sorumluluğundadır. Yargı kararlarında, deprem nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararların ortaya çıkmasında ve artmasında idarenin sorumluluğunun tespiti noktasında aşağıda sayılan hususların dikkate alındığı görülmektedir;
yapının üzerinde bulunduğu zeminin özelliği,
zemin durumuna göre depreme dayanıklılığının kontrolü,
yapı kullanma izni bulunup bulunmadığı,
imar planları ve inşaat ruhsatlarının hangi idarelerce yapıldığı ve verildiği,
yapıların imar açısından denetlenmesi, afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği,
afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini, projelendirme esaslarını, ülkenin deprem haritalarını hazırlamak konusunda idarelerin üzerlerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği,
idarenin denetim ve kontrol görevlerini yapıp yapmadığı
İdarece gerekli önlemlerin alınıp alınmadığının belirlenerek bunun sonucuna göre ortaya çıkan zararın idarece tazmini söz konusu olmaktadır.
İDAREDEN TALEP EDİLEBİLECEK ZARARLAR NELERDİR?
Danıştay’ın daha önce Elazığ ve Gölcük depremi sonrası vermiş olduğu emsal kararlarına göre, aşağıda sayılan zararlar idareden talep edilebilecektir:
Deprem nedeniyle yıkılan binanın bedeli
Deprem nedeniyle hasar gören binanın değer kaybı
Zarar gören eşya bedeli
Taşınma ve kira giderleri
Manevi Tazminat
Yakınlarını kaybeden mağdurların talep edeceği Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
Tüm bu zararların tazmini için zararın doğduğu tarihten itibaren 1 yıl içerisinde ilgili kurumlara yazılı başvuru yapılarak verilecek cevaba göre yetkili İdare Mahkemelerinde dava açılmalıdır. Sürecin sağlıklı bir şekilde yönetilebilmesi için mutlaka uzman bir hukukçudan yardım alınmasını tavsiye ederim.