"Kuzey Kore" Asıl Amaç Nedir?


ABD Başkanı Trump’ın düşman seçtiği ülkeler arasında Kuzey Kore’nin en öne geçtiği görülmektedir. Aslına bakılırsa bu meselenin kökenleri Soğuk Savaş’ın başlangıcına kadar uzanmaktadır. İkinci Dünya Savaşı içinde müttefiklerarası zirve konferanslarında, o dönemde Japonya’nın himayesi ve işgali altındaki Kore’ye bağımsızlık verilmesi öngörülmüştü. Sorun manda sistemi dahilinde olduğundan, savaşın akabinde BM Genel Kurulu ve Vesayet Konseyi yetkili idi. Kore 38. Paralel esas alınarak Amerikan ve Sovyet güçlerince işgal edilmişti. BM Planına göre her iki işgal bölgesinde yapılacak seçimler neticesi oluşacak parlamento ve hükümet yarımadayı birleştirecek, işgal sona erecek ve devlet böyle kurulacaktı. Bu seçimler sadece ABD bölgesinde yapıldı, Stalin kuzeyde seçimlerin yapılmasını engelledi. Buna tepki olarak da 1948’de BM Genel Kurulu ABD bölgesindeki seçimlerle oluşan hükümeti tüm Kore’nin tek ve meşru hükümeti ilan etti. Bu karara tepki olarak da Haziran 1950’de Sovyet-destekli kuzey güçleri Kore Savaşı’nı başlattılar.
1991’de her iki Kore devleti BM üyesi oldular ve 1948 BM kararı anlamsız hale geldi. Kuzey Kore’nin silah endüstrisinde katettiği mesafeler ve özellikle sahip olduğu nükleer silahlar bu rejimi ABD’nin hedefi haline getirdi. ABD hem Güney Kore’nin, hem de Japonya’nın savunması hususunda ikili anlaşmalarla taahhütlere sahiptir. Ayrıca nükleer silahların yayılması konusunda Kuzey Kore rejiminin ciddi bir olumsuz örnek olduğu ortadadır. Tüm bu gerçeklere karşın Kuzey Kore rejimine karşı Trump’a kadar hiçbir ABD başkanının da askeri inisiyatif almadığı görülüyor.
Trump bu meseleyi kolay bir hedef olarak algılamaktadır. Fakat böylesi bir sürtüşmeye Kuzey Kore’nin genç liderinin de gereksinim duyduğu söylenebilir. Kuzey Kore rejimi kişiye tapınma kültünün en ileri örneğini oluşturmaktadır. Böylesi bir zorbalık rejimi de ancak dış maceralarla ayakta kalabilir. Bu nedenle her fırsatta ABD ve dostlarını tahrik edecek tavır ve eylemler içerisine girmektedir. Trump ve Pentagon ekibi açısından askeri seçenekleri masaya kolayca getiren nedenler, Orta Doğu’daki başarılardan kaynaklanmaktadır. Son dönemlerde Afganistan, Irak ve Libya’da yaşanan işgal ve rejim değişiklikleri, benzer durumun Kuzey Kore için de olabileceği konusunda Amerikalıları cesaretlendirmektedir.Fakat ABD’nin Uzak Doğu ve Güneydoğu Asya’da sicili pek parlak değildir. Kore Savaşı’nda bile Kızıl Çin’in müdahalesi ile karşılaşmıştır. Keza Vietnam Savaşı’nda da bir batağa saplanmıştır. Bu yüzden hayli riskli ve masraflı böylesi maceralara girilmesi çok uzak bir ihtimal olarak görülmektedir. Kuzey Kore karar vericileri de bundan cesaret almaktadırlar. Çünkü Kuzey Kore 1994’ten 2013’e kadar altı defa ateşkes anlaşması hükümlerine uymayacağını duyurdu. Kim’in amacı kendisine yönelik bir saldırıyı caydırmak veya bertaraf etmek ise, zaten  ne düşman kardeşi Güney Kore’nin ne de başka bir ülkenin Kuzey Kore’ye saldırmak gibi açık bir niyeti var. Bu durumda geriye iki ihtimal kalıyor: Ya Kim 28 yaşında oturduğu liderlik koltuğunu iyice sağlamlaştırmak için düşmanlara meydan okuma taktiği izliyor, ya da perde gerisinde iplerini tutan bir diğer büyük gücün söylediklerini yapıyor. Bir başka deyişle, ABD ile Çin arasında artık belirginleşmeye başlayan vekaleten mücadelenin kullanışlı bir aracı hâline geliyor. Her iki ihtimalde de ateşle oynuyor.
Füze denemeleri nedeniyle uzun sürecek bir savaşı başlatmak ABD açısında rasyonel bir seçenek değildir. Zira füze çalışmaları yapan çok sayıda devlet vardır ve uluslararası hukukuna aykırı bir duurm yoktur. Kuzey Kore NPT anlaşmasının tarafı değildir ve olmaya da zorlanamaz. Trump yönetimin Kuzey Kore askeri ve endüstri tesislerini bombalayarak bir netice alması da mümkün görünmüyor. Böylesi bir durumda yarımadada yeni bir savaş başlayacak, Kuzey Kore güçleri önce ABD üslerini bombalayacak, sonra da topyekün Güney Kore’ye saldıracak, tırmanma nükleer boyut kazanabilecektir. Bu yüzden ABD tek başına hareket edemez ve 1950’de olduğu gibi BM kararlarına ihtiyaç duyar. BM Güvenlik Konseyi’nden de askeri müdahale kararı çıkmaz. Bu kadar uzak bir cephede böyle kapsamlı bir çatışmaya ABDliler girmeyeceklerdir. Burada Trump’ın  asıl amaçlarından bir tanesinin Kremlin’in Trump’ın seçim kampanyasına muhalifi Clinton’u yıpratarak verdiği söylenen destek yüzünden çıkan haberleri gölgelemek digeri ise Çin’in de dâhil olacağı uluslararası baskılarla Kim’in mevcut politikasını yumuşatmasını sağlamak; Çin’in zımni muvafakatıyla kısa süreli ve ani bir vuruşla Kuzey Kore’yi etkisizleştirmek; bölge ülkelerinin katılımıyla görünüşte Kuzey Kore’ye ama aslında Çin’e yönelik etkili ve caydırıcı bir ittifak mekanizmasının kurulması. İlk iki alternatifin gerçekleşme ihtimali zayıf. Zaten ABD’nin asıl arzuladığı, orta vadede Çin’i ‘çevreleme’ olduğundan Trump’ın mevcut krizi bölgede ‘safları sıkılaştırmak’ için kullanması mümkün.