Ahmet Davutoğlu: İlk turda 50+1'i sağlamak imkansız olacak.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu iktidarın reform söyleminde iç ve dış gelişmelerin etkisini anlattı, Gelecek Partisi’nin kurulmasıyla ortaya çıkan siyasi iklim değişikliğine dikkat çekti. Gelecek Partisi’nin kuruluşunun ardından Türkiye’de 1 yılda 23 partinin siyaset sahnesine katıldığına işaret eden Davutoğlu, bu tabloda ilk turda 50+1’i sağlamanın imkansız olduğunu söyledi.


Ahmet Davutoğlu: İlk turda 50+1'i sağlamak imkansız olacak.

Başta Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olmak üzere AK Parti’nin son dönem politikalarına itiraz ederek partisinden istifa eden eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun öncülüğünde kurulan Gelecek Partisi 1 yılı geride bıraktı.

Gazete Duvar'dan Nergis Demirkaya'nın haberine göre Teşkilatma sürecini büyük ölçüde tamamlayan, kasım ayındaki büyük kongre ile mayıs ayından sonra yapılacak herhangi bir seçime girme hakkı kazanan Gelecek Partisi en büyük sorun olarak gördüğü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine karşı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” önerisini de kamuoyuna açıkladı. Gelecek Partisi önümüzdeki günlerde de farklı sorun alanlarına dair çözüm önerilerini kamuoyu ile paylaşmaya devam edecek.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile iktidarın reform söylemini, kamuoyuna açıkladıkları “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” modelini, muhalefet blokunda olası ittifak, iş birliği modellerini ve erken seçim ihtimalini konuştuk.

Reform söyleminde ABD ve AB Başta olmak üzere dış gelişmelerin etkisini, “Konjonktürel dalgaların üstünde sörf yapma” niyeti olarak nitelendiren Davutoğlu içeride ise Gelecek Partisi’nin kurulmasıyla ortaya çıkan yeni siyasi iklime dikkat çekti. Gelecek Partisi’nin kuruluşunun ardından Türkiye’de 1 yılda 23 partinin siyaset sahnesine katıldığına işaret eden Davutoğlu, bu tabloda ilk turda 50+1’i sağlamanın imkansız olduğunu söyledi. Davutoğlu parlamenter sistem önerisiyle ilgili de, “Sistemin işlemediğini Cumhurbaşkanı görüyor. Daha önemlisi Cumhurbaşkanının artık tek bir niyeti var, bir şekilde iktidara tutunmak. Zamanla bu sistemin, 50+1’in kendisini tutsak ettiğini görecek. Eminim bir müddet sonra Cumhurbaşkanı alternatif arayışına girmek zorunda kalacak” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun gündemdeki konularla ilgili Gazete Duvar’ın sorularına yanıtları şöyle oldu:

'NE NİYETLERİ NE DE KAPASİTELERİ VAR, REFORM SÖYLEMİ KİTLELERİ UYUŞTURAN AFYON NİTELİĞİNDE'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2021 yılını “reform yılı” ilan etti, yeni yılda reform programını milletin takdirine sunacaklarını açıkladı. Parti kapatma çağrılarının yapıldığı, AYM, AİHM kararlarının uygulanmadığı bir ortamda reformu konuşuyoruz. Siz iktidar cephesinde bir reform kapasitesi görüyor musunuz?

İktidarın ne reform yapma kapasitesi ne niyeti ne de samimiyeti vardır. Yeni bir iktidar olsanız inandırabilirsiniz. 18 yıllık iktidarın sonrasında, özellikle son 4 yılda, daha yakın olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin 2.5 yılında bu sistemin mükemmel işlediğini, bir sıkıntı yaşanmadığını, ekonomide uçuşa geçtiğimizi söyleyeceksiniz ve sonra bir gün kalkıp reform gündeminden bahsedeceksiniz! Marksist bir kavram kullanmak gerekirse son dönemde reform söylemi bu yolla “kitleleri uyuşturan bir afyon” niteliğine döndü. Var olan rahatsızlıklardan mustarip kitlelere onu unutturmak için “şimdi bir reform yapacağız ve sihirli bir el değecek, sonra düzelecek…” Cumhurbaşkanı reform kavramını en çok 2017 referandumunda kullandı. Öyle bir sistem gelecek ki Türkiye uçacak, faizler sıfıra inecekti. O reform söylemini o kadar kuvvetli kullandıktan sonra şimdi geldiği yerde aynı sistemin yol açtığı sorunları kabullenmeden bir reform gündeminden bahsetmenin niyeti reform değil kitleleri bir dönem daha uyutarak -yani beklentiye sokarak- iktidarını sürdürmek.

'REFORM SÖYLEMİ MHP, VATAN PARTİSİ VE OTORİTER EĞİLİMLİ GÜÇ ODAKLARININ VESAYETİ ÖNÜNDE ERİR'

Peki reform kapasitesi var mı? Kapasitesi de yok. Bu reform dediklerinin tümü açık şekilde iktidar üzerinde vesayet uygulayan MHP, Vatan Partisi’nin ve onların arkasındaki otoriter eğilimli güç odaklarının vesayeti önünde erir. Reform dediğinizde parti kapatmanın gündemde olmaması gerekir. Numan Kurtulmuş “parti kapatmanın bir faydası yoktur” dedi, ertesi gün Bahçeli tarafından ayar verildi. Bir partinin genel başkanı diğer partinin genel başkanvekiline ayar verebilme gücüne sahip ve kendi genel başkanvekilinin söylediği sözü sahiplenemeyen bir genel başkan var. Bu gösteriyor ki Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli’nin onayı olmadan adım atamaz.

'GERÇEK REFORM İÇİN CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİNİN GETİRDİĞİ ENKAZIN TEŞHİSİ KONULMALI'

İktidarın reformda samimiyetinin ortaya çıkması için sizce hangi adımları atmalı?

Reform projesi var ise önce şunu demesi lazım: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini denedik. İstemediğimiz bazı sonuçlar ortaya çıktı. “Parlamenter sisteme geçmeye hazırız” demese de bu sistemi ciddi şekilde revize etmeye, reforme etmeye hazırız. Meclisin gücünü attıracağız, bakanların gücünü artıracağız. Kurumların gücünü attıracağız…

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi onların söylediği gibi cenneti getirmediği gibi Türkiye’de bir felakete yol açtı. Önce Cumhurbaşkanlığı Sistemi ve bu sistemle birlikte gelen enkazın teşhisini koyması lazım. Sonra reform yapılacaksa bunun toplumsal bir süreç olduğunu görüp bütün partilere açık bir dil kullanması gerek. Biz “güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçelim” diye bir reform teklifinde bulunuyoruz. Hayır da evet de demiyor, cevap vermiyor. Kurumsal aklı devreye sokan bir şey de yok. Hala tek başına kendi aldığı fevri kararlarla hareket ediyor. Bir komisyon mükemmel bir reform paketi hazırlasa bile her gün o reform paketinin bir unsuru tek başına Cumhurbaşkanının aldığı kararlarla delinir ve son noktada reform paketi falan kalmaz.

'KONJONKTÜREL DALGALARIN ÜSTÜNDE SÖRF YAPARAK İKTİDARI KORUMA ÇABASI İÇİNDE'

İktidarın bu reform söylemi ABD’de Joe Biden dönemi, AB yaptırım süreci gibi dünyadaki gelişmelerle de ilişkilendiriliyor. Etkisi ne olur, bu gelişmeler Türkiye’ye ne tür riskler ya da avantajlar sağlar?

Konjonktürel dalgaların üstünde sörf yaparak iktidarı koruma çabası var. Trump geldi, bir otoriterlik dalgası var, onun üzerinde sörf, Biden geldi o dalga üzerinde sörf yapabilir miyiz!. Bu kadar oportünist ve konjonktür bağımlısı bir siyasetin kalıcı olması mümkün değil. İnandırıcı da olmuyor. Muhataplarınız birincisinde, ikincisinde inanıyorlar… Benim gördüğüm önemli aktörlerin hepsi Sayın Cumhurbaşkanını çözdü. Yani Washington’da oturanlar eskiden “Erdoğan ne der” diye merak ediyorlardı, çünkü “One Minute” diye bir çıkışla genel psikolojiyi değiştirebiliyordu. Şimdi orada oturanlar da Moskova’da, Avrupa Brüksel’de, Çin’de oturanlar da Erdoğan’ın gerçek bir baskı uygulandığında direncinin zayıf olduğu gibi bir kanaati edindiler. AK Parti iktidarlarının en başlarında “ABD Başkanı aptal olma diyecek ve Erdoğan bunu sineye çekecek” denilse kimse inanmazdı. Dolayısıyla Tayyip Bey’in bu manevraları artık dışarıda çok inandırıcılığı, karşılığı olan manevralar değil. Türkiye’nin dış dengeleri açısından 2021 kritik yıl. 2021’de bütün önemli Avrupa ülkelerinde de seçimler olacak. Seçim ortamına girildiği zaman söyleme bakmazlar. Dolayısıyla gerçek reform adımları atılmadan ne ABD’de ne Avrupa’da bir şey bulmak mümkün değil. Burada bir dış gündem var ama içerideki gündem de önemli…

'GELECEK PARTİSİ’NİN KURULMASIYLA SİYASET ALANI AÇILDI, RAHATLADI, 50-1’İ SAĞLAMAK DAHA İMKANSIZ'

Reforma ihtiyaç hissetmelerinin nedeni sadece bunlar değil. Gelecek Partisi kurulmadan önce Türkiye’de bu korku eşiğinin aşılacağına dair inanç yoktu. Çarpıcı bir istatistik vereyim: 2018 yılında Türkiye’de 2, 2019 yılında 2 parti kuruldu, 3’üncüsü Gelecek Partisi idi. Gelecek Partisi kurulduktan sonra Türkiye’de bir yılda 23 parti kuruldu. Bu Gelecek Partisi’nin kurulması ile birlikte siyaset alanının açıldığını, rahatladığını gösteriyor. Daha çeşitlenmiş tabloda birinci turda 50-1’i sağlamak imkansız. AK Parti oyları düşer, ekonomide bu kadar kötü durum yaşanır, MHP ve AK Parti toplam oyları yüzde 40’lara zor ulaşırken bir şey yapılması lazımdı. 1 Kasım’da kongre yaptık, seçime girme hakkıyla denkleme bir şekilde oturduk. 8 Kasım’da Berat Albayrak istifa etti. 9 Kasım’da biz Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem reform önerimizi açıkladık ve bundan sonra da yeni reform önerileri getireceğiz. Arkasından bakıyorsunuz Erdoğan’ın ekonomi ekibi değişti.

'REFORM SÖYLEMİNDE İKİ NEDEN, GELECEK PARTİSİ’NİN ETKİSİ'

Benim 22 Nisan 2019’da açıkladığım manifestoda yapılması gereken reform unsurlarının Erdoğan’ın son konuşmalarında olduğunu görürsünüz. Bu unsurlar daha önce kendisine verdiğim raporlarda da vardı. Birincisi bunlar bütün eleştirilerimizin doğru olduğunu gösteriyor. İkincisi eleştiriler ile ilgili bir şey yapılmaması halinde AK Parti kitlelerinin Gelecek Partisi’ne doğru kayacağının da işareti. Erdoğan’ın benim dönemimde Bakanlık yapmış insanlara şimdi tekrar görev verme ihtiyacı duymasından reform söylemine kadar yaklaşık son 2 aydaki gelişmelere baktığınızda telaşla AK Parti’den kayması muhtemel oyları engelleme çabası bu. Onlara bir ümit verme: Bak yeni bir dönem başlıyor: Damat da gitti ekonomi düzelecek, güven uyandırabilecek yeni bir reform gündemi geliyor.

 

Eğer toplumun bütününe dönük olsa kutuplaştırıcı bir dil olmaz. Şimdi Erdoğan reformdan bahsediyor 2 paragraf sonra bütün muhalefete “hain” diyor. Dolayısıyla reformda iki faktör etkilidir. Biri içeride bizim oluşturduğumuz yeni siyasi iklim. Bunun baş aktörü Gelecek Partisi’dir. Bu konuda hiç mütevazı olmaya niyetim yok. Korku eşiklerinin aşılmasını, söylenemez olan şeylerin söylenir kılınmasını, Anadolu’ya gidip hareketlendirmek, süratle teşkilatlanmak ve AK Parti tabanının içeriden de bir eleştiri ile uyarmak konusunda bizim oluşturduğumuz yeni iklim önemlidir. Bu iklim çok sayıda siyasi partinin sahneye çıkmasına da sebebiyet verdi. İkincisi de dışarıda oluşan iklim. Dışarıda da o otoriterliğin yükseldiği trendin sınırlarına gelindi. İkisi de bence etkili.

'ESKİ KÖTÜ ÖRNEKLE, YAŞANAN KÖTÜ MEŞRULAŞTIRILMAYA ÇALIŞILIYOR'

Gerçek reform için sistem değişikliğine işaret ediyorsunuz. Güçlendirilmiş Parlamenter sistem önerinizi de sundunuz. İktidar cephesinden muhalefetin bu çağrısıyla ilgili “Parlamenter sistem darbeler, koalisyonlar üretiyor, “Güçlendirmiş, iyileştirilmiş” diyerek parlamenter sistemin sorunlu olduğunu onlar da kabul ediyor gibi karşı tezler dile getirilmeye başlandı. Bunlara yanıtınız nedir?

Burada manipülasyon yapılıyor. Eski kötü örnekten hareketle yaşanan kötü uygulama meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Biz halkımızın önüne iki kötü arasında bir seçim getirmiyoruz. İyi, yeni bir model ve sistem getiriyoruz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bir kişiye ayarlı ucube yapı oluşturuldu. Kuvvetler ayrılığı ilkesi, denetim, yetki sorumluluk dengesi kalmadı. Peki eskiye mi dönelim, hayır. 1924 anayasasının çoğunlukçu, 1961 anayasasının vesayetçi sistemine, 1982 anayasasının melez sistemine de karşıyız. Bunlar çarpık parlamenter sistem uygulamaları. Biz gerçek anlamda, pür haliyle parlamenter sistem uygulaması diyoruz.

'GÜÇLENDİRİLMİŞ' PARLAMENTER SİSTEM NASIL İŞLEYECEK?

“Güçlendirilmiş?” sistem nasıl olacak?

Parlamenter sistemin özelliği temsil kapasitesinin yüksek olması. Cumhurbaşkanlığı sisteminde 1 kişiyi seçerken parlamenter sistemde 600 kişi ile toplumun tüm kesimleri Mecliste temsil ediliyor. Ama bu temsil yeteneğine karşın bir istikrar zaafı oluşabiliyor. Biz nerede güçlendiriyoruz. 70’li-90’lı yıllardaki gibi zayıf hükümetlerin olmaması için gensoru ile hükümeti düşürmeye niyet edenler aynı gensoruda, aynı oturumda meclisten yeni hükümetin onayını almak zorunda olacaklar. Dolayısıyla bir gri dönem, koalisyon pazarlıkları gibi bir durum yok. Buna da “yapıcı güvensizlik” oyu diyoruz. Güvensizlik oyu vereceksin ama yıkarken birleştiğin gibi yaparken de birleşerek alternatifini koyacaksın. Bu Almanya’da İspanya’da var. Kesinlikle yürütmeyi yavaşlatan üçlü kararname olmayacak. Başbakan istediği ismi atayabilecek. Yasamanın denetim gücü zayıflatılmayacak. Yargı ile yürütme unsurları ayrılacak ve yasama-yargı-yürütme arasında denge kurulacak. Cumhurbaşkanı bütün toplumu temsil edecek şekilde tarafsız biri olacak ama bir yetki ile donanıp bir başbakan rakibi gibi olmaktan çıkarılacak.

'GÜN GELECEK ONLAR DA BURAYA GELECEK'

Parlamenter sisteme geçiş için anayasa değişikliği, bunun için de 400 oy gerekiyor. İktidar bunun için “hayal” diyor.

Hayal değil. Sistemin işlemediğini Cumhurbaşkanı görüyor. Daha önemlisi Cumhurbaşkanının artık tek bir niyeti var, bir şekilde iktidara tutunmak. Zamanla bu sistemin, 50+1’in kendisini tutsak ettiğini görecek. Eminim bir müddet sonra Cumhurbaşkanı alternatif arayışına girmek zorunda kalacak. Oylarının MHP ile birlikte yüzde 35’lere indiği bir konjonktüre girdiğinde hangi koalisyonla yüzde 50+1’i sağlayacak. Gün gelecek onlar da buraya gelecek, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere. Siyasi pragmatizm gereği parlamenter sistemi gündemine alacak. Eğer alırsa bizim istediğimiz şu: Diğer partiler zaten bunda mutabık kaldığı için hep beraber belki referanduma bile gerek kalmadan 400’ün çok üzerinde oyla geçirilebilir. Gündemine almadığında bu sistemle seçimlere gidilir, ama bu sistem içinde tarihe imza atacak gerçek reform Türkiye’de yürütmeyi demokratikleştirecek olan böylesi bir anayasa referandumun yapılmasıdır. Gelen cumhurbaşkanı bu çizgide bir cumhurbaşkanı ise toplumun büyük desteğini alacağından ben eminim.

 

'İTTİFAK SİSTEMİ SİYASETİN DOĞASINI DA BOZUYOR'

2021 yılında parlamenter sistemi daha çok konuşacağız görünüyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu parlamenter rejim modeliyle ilgili, “Davutoğlu’nun çalışması çok başarılı, Akşener de çalışıyor. Bir ortak metin çıkarabilirsek süreci daha hızlı tamamlamış olur, parlamenter sisteme daha hızlı dönebiliriz” dedi. Yeni bir ittifak modeli “Parlamenter sisteme dönüş ittifakı” olabilir mi?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ortaya çıkan ittifak modeli “Sağ oylar yüzde 70, sol oylar yüzde 30, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçerseniz, MHP’yi de yanınıza alırsanız, sağ oylar konsolide olur ve her seçimi kazanırsınız. Siz ittifak yaparsınız ama karşı taraf yapamaz dolayısıyla bu kesin bir iktidar garantisi” formülü üzerineydi. Ama bu hesap baştan yanlıştı. Bunlar eski denklemler. 70’li yılların sağ-sol denkleminin dışında bir gençlik var. Karşı tarafın ittifak kuramayacağı varsayımı da yanlıştı. İkisi de çöktü. Bu ülkeye de çok büyük kötülük yaptı. Ben ikili ittifaklara dayalı durumun bizim siyasetimizin doğasını da bozduğunu düşünüyorum. Partiler birbirleriyle konuşurken de karşılıklı ilkeleri üzerinde konuşmaktan çok “kime karşıyız” diye konuşmaya başlıyorlar.

ERKEN BİR KUTUPLAŞMA DOĞRU DEĞİL

Kutuplaştırıcı ittifakların dışında düşünmek lazım. Ben ittifak değil iş birliği diyeceğim. Bizim parlamenter sistemi savunanların halka gidip bunu anlatması ve Cumhur İttifakı’na oy vermiş olsa da o halkı ikna etmesi lazım. Mesele bir blok oluşturup bir seçim kazanmak değil, demokratik bir süreçte halkı yeni bir sisteme ikna etmek ve sonra bunu her partiye açık şekilde tartışmak lazım. Öbür türlü tam da iktidarın kutuplaştırıcı diline ve stratejisine Türkiye mahkum olur. Buradan hareketle bir müddet sonra aynı ilkeleri benimseyen partiler arasında iş birliği olur, uzlaşı olur, diyalog olur, şimdi olduğu gibi… Bahçeli ve Erdoğan bize randevu vermedi. Yarın çağırsalar ben geçmişte bize yapılan o ağır hakaretleri, saldırıları, trol çetelerinin yaptıklarını unutur, oturur konuşurum. Çünkü Türkiye’nin bu büyük sistem sorununu çözmek ise herkesin açık olması lazım. Erken bir kutuplaşmanın doğru olacağı kanaatinde değilim. Esnek bir dille bunu anlatmamız ama aynı perspektifle bakan partilerin de ilkeler bazında iş birliğine açık olması lazım.

 

Geçiş süreci için vatandaşa taahhüt içeren bir protokol gerekmez mi?

O aşamaya gelinir ama öncelikle bunu halka iyi anlatmak gerek. Meselenin kutuplaşmanın bir tarafı olmak değil herkesin ortak fayda elde edeceği siyasi iklim oluşturmak için yapmamız lazım. Onun için oturup konuşuyoruz. Akşener bir çalışma yaptığını söyledi, onu da okuyacağız. Kılıçdaroğlu da görüşmemizde bu konularda istişarelere açık olduklarını söylediler. Hep beraber bakacağız bunlara.

Erdoğan, “Yerli ve milli muhalefeti tesis edeceğiz” dedi. Siz bu mesajı nasıl yorumladınız?

Sayın Erdoğan öyle egosantrik bir döneme geldi ki, her şeyi kendisinin tayin edeceği tanımlayacağı kanaatine sahip. Bu yanlış bir psikoloji ama psikolojinin söyleme yansıması olarak bakarsak Erdoğan kendisini muhalefet olmaya alıştırıyor. Erdoğan bize yerli ve milli muhalefetin nasıl olacağını gösterirken biz de Erdoğan’a yerli ve milli iktidarın nasıl olacağını göstereceğiz.

'ERKEN SEÇİMİN PSİKOLOJİK ŞARTLARI VAR'

2021’de bir seçim öngörüyor musunuz? Erken seçimin şartları var mı sizce?

Psikolojik şartları kesinlikle var. Yoksulluğun bu kadar arttığı, denetimin bu kadar zayıflayıp yolsuzluğun neredeyse siyasetin doğası haline geldiği, en önemlisi insanların problemlerini dile getirmesinin imkansızlaştırıldığı bir dönemde seçim psikolojik olarak kaçınılmazdır. Virüs örneği verirsek entübe edilmiş, nefes almakta zorlanan hastayı buradan çıkaracak yegane ilaç seçimdir. Bizim yapacağımız erken seçimi gündemde tutmaktır. Bu konuda baskı yapmak, toplumsal talebi bu noktada şekillendirmek ve ülkenin en kısa sürede seçime gitmesinin alt yapısını oluşturmaktır. Muhalefetin, hepimizin görevi.

'2021’İN 2. YARISINDA ERKEN SEÇİM YÜKSEK İHTİMAL'

Seçime hukuken Cumhurbaşkanı ama siyasetin reel gerçekliğine bakılırsa Sayın Bahçeli karar verir. Bahçeli’nin geçmişte işlerin zorlaştığını gördüğü anda nasıl ortalıktan savuştuğunu 2001’den biliyoruz. MHP kitlesinin son anketlerde Erdoğan’a desteği azalıyor. Sokakta hiç kimse bu politikalar doğru diyemiyor. Şimdi halkın önünde savunulamaz hale geldiğinde MHP’nin AK Parti’ye bir mesafe koyma ihtiyacı olacak. Aynen 2001 ekonomik krizinde koyduğu mesafe gibi. MHP böyle bir mesafe koyduğunda Türkiye’de seçim kaçınılmaz hale gelir. 2021’de erken seçim muhtemeldir. 2. yarısında daha yüksek ihtimaldir. Ama bu Türkiye’nin genel gidişatında Cumhur İttifakı’nin iç dengeleri kadar muhalefetin doğru seçenekleri halkın önüne koymasına da bağlı.

Reform söyleminde iktidarın oylarını tutma isteğinden bahsettiniz. Eriyen oyların içinde Kürt oylarının fazlalığına dikkat çekiliyor. AK Parti Kürt oylarını tutmak için yeni bir açılım yapabilir mi?

AK Parti ve başkanı öyle bir kıskaca girdi ki bu konuda da samimi olamazlar, samimi olduklarına halkı da inandıramazlar. İkincisi reformda olduğu gibi bir kapasite sorunu var, bunu yaptığında MHP’yi kaybeder, Cumhur İttifakı çöker. Kürt oylarıyla kazanacakları MHP’den fazla dese, yine bir manevra yapabilir. O yeteneği vardır. Ama MHP ile kaybedeceği yüzde 10 civarında oyu Kürt seçmenden artık alması imkansız. Doğu ve Güneydoğuda çok iyi ve çabuk örgütlendik. Bu ilgiyi neden gördük? Programımızda Kürt vatandaşlarımızın sorunları ile ilgili açık ve net tanımlamalarda bulunduk. Ama, fakatlı değil açık ve net şekilde yazdık. Şunu söyledik “KCK sistemine de kayyım sistemine de karşıyız. Ne teröre teslim edeceğiz bu bölgeyi ne de kayyım sistemi üzerinden vesayetçi bir anlayışı bu bölgeye sokacağız.” Halk bizim samimi olduğumuza inanıyor. Türkiye’nin bütününün demokrasi sorunlarını çözmek zaten Kürt vatandaşlarımızın sorunlarının çözülmesinin önünü açacak. Kürtçenin kullanılmasından yerel yönetimlerdeki kayyım uygulamalarına kadar rahatsızlıkları ortada kaldıracak siyasi güç, dil, niyet, samimiyet bizde var. Sayın Erdoğan’da artık bu yok.