Sol parti ve kurumlar da yaptıkları açıklamalarda YSK eliyle halkın iradesine el konulduğunu ifade etti. AKP-MHP eliyle seçimin meşruiyetinin ortadan kaldırıldığı belirtilirken ortak mücadeleyle tekrar kazanılabileceği ifade edildi:
ÖDP: İktidar blokunun YSK eliyle aldığı seçim iptal kararı, demokrasinin son kırıntısını da ortadan kaldırmıştır. Milyonların oyu çalınmış, halk iradesi gasp edilmiştir. AKP ve MHP faşist blokunun attığı bu adımla seçimin meşruiyeti de ortadan kaldırılmıştır. Bu aşamada fikrimiz, İstanbul seçimini kazanan tüm bileşenlerin ve muhalefet güçlerinin sandığı gasp eden, darbe yapan AKP-MHP blokunu sandıkta kendileriyle baş başa bırakmasıdır. Partimiz bu fikre sahip olmakla birlikte, halkımızın ve toplumsal muhalefet güçlerinin alacağı her türlü kararla ortak yürüme iradesi gösterecektir.
EMEP: İstanbul’u AKP’nin kaybetmesi, halkın tek adam rejimini sorgulamasının sonucudur ve iktidar bu mesajı kabul etmek istememektedir. İstanbul seçimlerinin yenilenme kararı akla mantığa ve hukuka sığmamaktadır. Cumhur İttifakı YSK’yı yönlendirerek sandığa açıkça darbe yapmıştır. İstanbul seçiminin yenilenme kararı ne CHP’nin ne seçilmiş başkan Ekrem İmamoğlu’nun kendi sorunudur. Bu sorun bütün İstanbul halkının sorunudur. Dolayısıyla İstanbullular sadece kentlerinin değil, Türkiye’nin kaderini de belirleyecek kararı hiç zorlanmadan verecektir.
TKH: YSK tarafından alınan bu karar, hiç şüphesiz, 31 Mart yerel seçimlerinin bütününü ülke çapında gayri-meşru kılma anlamına gelirken, aynı zamanda, YSK tarafından öne sürülen gerekçelere bakılırsa 31 Mart seçimleri öncesi bütün seçimlerin de şaibeli ve gayri-meşru olduğu ilan edilmektedir! 15 Temmuz gerici Amerikancı kanlı FETÖ darbesinden sonra ülkemiz şimdi de AKP darbesini görmüştür! Bu siyasal süreç sağın eseridir! Bugün başkanlık rejiminde ortaya çıkan bu tablo, tam bir istibdat rejimidir! Ülkemizi adım adım karanlığa ve yıkıma sürükleyen gerici ve emek düşmanı bu istibdat rejimine karşı mücadeleyi yükselteceğiz!
SODEV: Kazanılmış bir seçimin yok sayılmasını sineye çekmek; artık ülkemizde yapılacak her seçiminin, beğenilmediği durumda tanınmayacağına dair oluşan kaygıyı büyütecektir. Bu ise nihayetinde ülkemizi tüm değer, kurum ve kuralların altüst olduğu, özgür ve demokratik dünyada yeri olmayacak bir ülke statüsüne düşürecektir. Bu ülkenin demokrasi tarihi, birikimi ve demokratik güçleri böyle bir muamele ve süreci kabul etmemelidir. Yoksa önümüzdeki süre yurttaşların “seçme” hakkı değil, yurttaşlığın anlamını yitirdiği bir döneme geçişin dönüm noktası olarak kalacaktır.