İbrahim Kalın: Saldırı Ankara'nın Suriye savaşına yönelik pozisyonunu etkileyecek

Yayınlanma: 20.02.2016 15:54 Güncelleme: 20.02.2016 15:54

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, 17 Şubat'ta başkentte 28 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan terör saldırısının, Ankara'nın Suriye savaşına yönelik pozisyonu etkileyeceğini belirtti.

Kalın, Daily Sabah gazetesi için kaleme aldığı "Ankara'daki saldırı  yeni fay hatlarını ortaya çıkardı" başlıklı makalesinde, 1980'lerden bu yana PKK  ve benzer terör örgütleriyle mücadele eden Türkiye için bu tür terörizmin yeni  olmadığını ancak 17 Şubat'ta yaşanan saldırının pek çok açıdan bir ilk olduğunu  kaydetti.   Bu saldırının PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD ve silahlı kolu YPG'nin  yanı sıra PKK'ya yönelik mücadelede de geniş kapsamlı sonuçlar doğuracağını  vurgulayan Kalın "Saldırı, Ankara'nın Suriye savaşına yönelik pozisyonu da  etkileyecek" ifadelerini kullandı.   YPG militanlarından oluşan Suriye Demokratik Güçleri'nin saldırının  sorumluluğunu üstlenmediğine değinen Kalın, ancak kanıtların olayın arkasında YPG  olduğunu açıkça ortaya koyduğunu vurguladı.   İntihar bombacısı Salih Neccar'ın, 2014’te terör örgütü PYD  kontrolündeki Haseke-Kamışlı'dan Türkiye’ye giriş yaptığına işaret eden Kalın,  YPG tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıkan saldırının, Cizre, Silopi, Sur ve  Nusaybin ilçelerinde PKK'ya yönelik başlatılan operasyonlar sonrası KCK'da çıkan  tartışmaların arkasından meydana geldiğine dikkati çekti.   Tartışmada bir grubun son iki ayda yaklaşık bin militanını kaybeden  PKK'nın bu tür intihar saldırıları düzenlemesi gerektiğini belirttiğini, diğer  grubun ise bu tür saldırılara PKK'nın DAEŞ gibi görünmesine yol açacağını  söyleyerek karşı çıktığını aktaran Kalın, "Ankara'daki intihar bombacısının  memleketi Amude'de, Türkiye'ye karşı savaş açan PYD ve YPG teröristleri  tarafından yayınlanan çeşitli açıklamaları da not etmeliyiz" görüşünü dile  getirdi.   Başkentteki saldırıdan bir hafta önce, 10 Şubat'ta kaydedilen bir  videoya işaret eden Kalın, "Amude halkı olarak, şu andan itibaren - Asayiş, YPG,  YPJ ve HPJ - mevcut her yolu deneyerek halkımızın haklarını müdafaa edeceğiz"  ifadelerine yer veren teröristlerin, Türkiye içinde PKK'ya destek vererek, "Batı  ve Kuzey Kürdistan'daki halkımızla Erdoğan'ı kendi kanında boğacağız" dediğini  vurguladı.   Kalın, bu bildirilerin başında, KCK yöneticilerinden Murat  Karayılan'ın, Ankara saldırısının Türkiye'de PKK'ya, Suriye'de Azez  yakınlarındaki YPG mevzilerine düzenlenen operasyonlara "misilleme olabileceği"  sözlerinin yer aldığını belirtti.   Ankara'daki saldırının, Türkiye ve Suriye'de teröre karşı verilen  mücadelede ezber bozan bir durum olduğunu dile getiren Kalın, devlet  yetkililerinin, Türkiye'de, Suriye'de yahut Kuzey Irak'taki Kandil Dağı'nda, her  nerede olursa olsun teröristlerin peşini bırakmayacağı sözü verdiğine dikkati  çekti.     Kalın, makalesine şöyle devam etti:   "Türkiye, ABD’nin YPG’ye olan desteğine haklı olarak tepki  göstermektedir. 24 Kasım 2015 tarihinde Rus savaş uçağının düşürülmesini takiben,  Rusya’nın Türkiye’ye karşı her şeyi ve herkesi kullanmak isteyerek YPG’yi  destekleme konusunda harekete geçmesi belki anlaşılabilir. DAEŞ karşıtı strateji  bir muammayla karşı karşıya kalmaktadır: YPG, DAEŞ’e karşı savaşan karşıt  gruplara saldırı düzenlerken, DAEŞ de daha önce olduğu gibi güçlü ve faal olan  konumunu sürdürmekte ve Esed rejimi de günden güne güçlenmektedir. Bu arada da  Rusya diplomasi yapıyor izlenimi verirken bir yandan da Rus jetleri, Suriye  kasabalarını ve şehirlerini bombalamaya devam etmektedir. Ruslar, geçen Aralık  ayından beri, tüm ateşkes anlaşmalarını ihlal etmiştir ve Münih deklarasyonundan  sonra bile rastgele gerçekleştirdikleri hava saldırılarına devam etmektedir. Son  zamanlarda, Rus hava saldırılarında 2 binden fazla sivil hayatını kaybetmiştir.   Bu, Suriye’deki olası DAEŞ sonrası durumla ilgili bir soruyu gündeme  getirmektedir. DAEŞ mağlup edilse bile - ki DAEŞ’e saldırıp, Esed rejiminin  işlediği savaş suçlarının yanına kar kalmasına izin verme stratejisiyle bu pek  mümkün gözükmüyor - Suriye’deki savaş sona ermeyecektir. Zira, Rusya ve İran  tarafından desteklenen Esed rejimi Suriye halkına karşı savaşmaya devam  edecektir. Bu da daha fazla kan dökülmesi, daha fazla savaş ve daha fazla mülteci  anlamına gelmektedir."Kalın, makalesinin sonunda, "Uluslararası toplumun 4 yıldır Suriye halkını korumak konusunda gösterdiği muazzam başarısızlık, 21. yüzyılın en kanlı savaşına ve en kötü insani krizine neden oldu. DAEŞ'le savaşmak adına terör gruplarına destek verenler, zaten kötü olan durumun daha da kötüleşmesine neden oluyor" ifadelerini kullandı.

Devamını Okumak İçin Tıklayınız