EROL TAŞCI İkinci hayatında oyunculuk aşkı
Sizi 68 yaşındaki bir delikanlı ile tanıştıracağım. Erol Taşcı, aslında bir jeoloji mühendisi. Bekâr ama evlenmeyi çok istiyor, hatta kendisini evlendirecek kişiye çok dua edeceğini özellikle söylüyor. Şakayla karışık "Elekte su bile taşırım" diyor... Lakin burada konumuz başka, onun ikinci hayatındaki oyunculuk aşkı.
Sizi 68 yaşındaki bir delikanlı ile tanıştıracağım. Erol Taşcı, aslında bir jeoloji mühendisi. Bekâr ama evlenmeyi çok istiyor, hatta kendisini evlendirecek kişiye çok dua edeceğini özellikle söylüyor. Şakayla karışık "Elekte su bile taşırım" diyor... Lakin burada konumuz başka, onun ikinci hayatındaki oyunculuk aşkı. Erol Taşcı 55 yaşında emekli olup bir süre ticaretle uğraştıktan ve iflas ettikten sonra aldı eline gazeteyi ve iş aramaya başladı. Gazetede gördüğü “Yeni Yüzler Aranıyor” ilanı ile birlikte hayatı tamamen değişti. Görüşmelere, fotoğraf çekimlerine gitti. Aylar boyunca saati 20-25 liraya figüranlık yaptı, günde 24 saat fazla çalıştı ve etrafındaki insanların “Amca bırak bu işleri” demesine aldırmadan hedefine doğru ilerledi. Baktı ki eğitim almadan hedefine ulaşamayacak, üç farklı yerden ve isimden oyunculuk dersi bile aldı. İhtiyar delikanlımızın hedefi, kendisinin ifadesiyle ölene kadar oyunculuk yapmak, hatta Oscar almak! Alır mı bilemeyiz ama konuşmamızın sonunda “Asla vazgeçmeyeceğim” sözü kulaklarımızda. Gelin bu serüveni ondan dinleyelim: “Oyunculuğa her zaman bir merakım vardı. Bugün kime sorsanız oyuncu olmak ister. Lise yıllarımda tiyatroda zenci atlet rolünde oynamıştım. Vücudumu siyaha boyamışlardı. Sahnenin bir ucundan diğerine koşmuştum. Bizi izleyenler gülmekten kırılmıştı. O dakikaları ve alkışları hayatım boyunca unutmadım. Emekli olduktan sonra bir süre ticaretle uğraştım ama aradığım farklı, çok farklı bir şeylerdi. Gazetede ilanı gördüğüm zaman lise yıllarımdaki mutluluğum aklıma geldi. Mutluluğumun peşinden koşmak istedim sadece. Benim yüzüm 'özel yüz' olarak ifade ediliyor. Özellikle tiyatrocu arkadaşlar yüzümün sinema için çok elverişli olduğunu söylüyorlar. Yahşi Batı’da, Merhamet dizisinde, Alemin Kralı’nda, Diriliş’te, Beyaz Show’un skeçlerinde ve pek çok reklam filminde oynadım. İlk yedi-sekiz ay saati 20 liraya oynuyordum. Sabah 5'te evden çıkıyordum ve gece yarılarına kadar sette oluyordum.” KALPTEN GİDECEĞİM DİYE KORKUYORLAR “Hiç yorulmuyor musunuz?” diyorum, cevabı gençlere ders gibi: “Bir işi kafanıza koyduğunuz zaman her şeyi yaparsınız. Ben oyunculuğu çok iyi yapmak için bu yola çıktım. Sabah 5'te kalkmak benim için hiç problem değil. İşime asla geç kalmam. Eğer o gün çalışma saatlerimiz uzadıysa, ne zaman biteceğini asla sormam. Bazen settekiler yaşlı olduğum için 'Aman amca, yavaş ol' diyor, kalpten gideceğim diğer tarafa diye çok korkuyorlar. Ama ben kendime çok iyi baktım. Ne içkim ne kumarım var. Elimden geldiğince spor da yapmaya çalışıyorum. Yaşıtlarım emekli olduktan sonra kendilerini kahvehanelere atıyorlar. Hiçbir şey yapmıyorlar. Neden hayattan vazgeçeyim, daha yapacağım çok güzel işler var. İnsan beyni genç kaldığı sürece mutlu olur. Hiç yaşlanmaz o zaman. Ben gençler gibi düşünmeye çalışıyorum.” Ben kendime oyuncu demiyorum yardımcı oyuncu diyorum Ben kendime oyuncu demiyorum, yardımcı oyuncu diyorum. Çünkü oyuncu olduğumu söylersem bu sefer konservatuar mezunu arkadaşlara haksızlık etmiş olacağım. Bu işin eğitimini almak çok önemli. Örneğin bazı ajanslar sertifikan olup olmadığına yahut bu işin eğitimini alıp almadığına göre kayıt yapıyorlar. Ben ilk olarak Zahrettin Çelik'ten üç ay kadar tiyatro eğitimi aldım. Sonrasında Büyükçekmece Belediyesi'nin Barış Manço Kültür Merkezi'nde yedi ay tiyatro kursuna gittim. En sonunda ise Babil Kültür Merkezi'nde Erdoğan Akduman'dan dört ay oyunculuk eğitimi gördüm. Orada oyunculuğa ilk ciddi adımımı attım.