Akşener: Erdoğan’ın bacısı olmak için başörtülü olmaktan önce kendisine tabi olmak gerekliymiş
Akşener, 'Adana’da yaşananlar bize gösterdi ki, Erdoğan’ın bacısı olmak için başörtülü olmaktan önce kendisine tabi olmak gerekliymiş' dedi.
İYİP Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Akşener, Adana'da Furkan Vakfı üyelerine polis müdahalesine tepki gösterdi, Erdoğan'ı hedef aldı. Akşener'in konuşmasından satırbaşları şöyle: "Her ne hikmetse milli günlerimize denk gelen cuma namazlarımızın hutbelerinde Diyanet yönetiminin aklına nedense Atatürk gelmiyor. Yani Elmalılı Hamdi Yazır'a Kuran-ı Kerim'in tefsirini yaptıran Gazi Mustafa Kemal'in adı bizzat kendisinin kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı'nın aklına gelmiyor. Onun adını anmamak için özel bir çaba harcanıyor. Bir Fatiha'yı çok görmek ayıp değil mi? Yazıklar olsun hepinize. 'Taş üstüne taş koyan herkesten Allah razı olsun' Biliyorsunuz 1915 Çanakkale Köprüsü'nün açılışı yapıldı. Ülkemizde taş üstüne taş koyan herkesten Allah razı olsun. Ancak biz bu taşın nasıl konulduğuyla da ilgileniriz. Biz projeye değil ranta karşıyız. Milletimizin helal parası haramzadelerin cebine giriyor. Bay kriz proje görünümlü tezgahlar üzerinden milyonlarca doları rantın beş atlısına bir çırpıda ödüyor. İşte bizim karşı olduğumuz şey bu soygundur. Bizim karşı olduğumuz şey bu adaletsizliktir. O rant devletin hazinesinden çıkıyor. Çalışanlarımız, emeklilerimiz, esnafımız, çiftçilerimiz pahalılıkla, yoklukla mücadele ederken bay kriz milyonlarca doları rantın 5 atlısına ödüyor. Bizim karşı olduğumuz şey bu soygundur. 'Bu köprüler, yollar, tüneller için devletin yani milletin kesesinden 5 kuruş çıkmıyor' diyordu. Bu arkadaşımız daha nice konuda yaptığı yine kendi kendini yalanladı. Köprünün geçiş ücretini 200 liracık olarak açıkladı. 'Geçen 200 liracık verecek ama üzerini devlet olarak biz tamamlayacağız' dedi. Nihayet gerçeği kendi sesinden itiraf etti. Törene katılan vatandaşlarımız pahalı dese de zamanında, emeklilerimize seyyanen zam yaparken, 'iki yüz liraaa' diyerek büyüttüğü rakamı, köprü geçişinde 200 'liracık' ilan etti. Vatandaşa verirken 'liraaaaa', vatandaştan alırken 'liracık'… Asgari ücrete zam yaparken 'liraaa', eşe dosta yandaşa dağıtırken, 5’li çetenin vergi borcunu silerken liracık. Biliyorsunuz gemilerde ikiye ayrılıyor gemi, gemicik. 'Soygun modeliyle yapılan köprüyü görmezden gelemeyiz' Çanakkale’de, adalar hariç iki yaka arasında, feribotlar, günde 7 bin araç taşırken, bu köprüye, günlük 45 bin araç garantisi verilmiş. Şaka gibi, ama maalesef gerçek. Bu matematik üstadı arkadaşlar, günde 45 bin, yılda 16 buçuk milyon araçlık garanti verdiler. Yani, müteahhit firmalara, yıllık 246 milyon avroyu garanti ettiler. Bitmedi. Sözleşmeyi imzaladıkları gün, avro 4 lira 80 kuruştu. Bugünse, 16 lira 40 kuruş. Daha inşaat devam ederken, maliyet 3 buçuk kat arttı. İşte size, Ak Parti’nin, bir yandan vatandaşa 'dövizini bozdur' çağrıları yaparken, öbür taraftan yandaşının eline avrocukları sayan, üstün yönetim anlayışı. İşte size, bitmeyen bir yerli ve millilik edebiyatı arasından milletin hazinesini dövizle borçlandırmakta hiçbir sakınca görmeyen, Ak Parti zihniyeti. Ben, neden köprü yaptınız demiyorum. Ben, Hong Kong’la Çin’i bağlayan köprünün, kilometre maliyeti, 360 milyon dolarken, Bay Kriz’in yaptırdığı köprünün, kilometre maliyeti, neden 900 milyon dolar, diyorum… Ben, neden yol yaptınız demiyorum. Ben, neden bir liralık işi, beş liraya yapıyorsunuz diyorum. Ben, milletimizin alın teriyle, fedakarlıklarla doldurduğu hazineyi neden müteahhitlerinize peşkeş çekiyorsunuz diyorum. Çünkü biz bu filmi, daha önce de izledik. Osmangazi Köprüsü'nün durumu ortada. İşte o nedenle, aynı soygun modeliyle yapılan Çanakkale Köprüsü’nü de, sanki hafızamızı yitirmiş gibi, görmezden gelemeyiz. 'Türkiye Cumhuriyeti tarihi böyle bir cıvıklık görmedi' Bugün geldiğimiz noktada, Ak Parti iktidarı, sizce hangi onur anlayışına sahip? Bu sorunun cevabını, daha geçtiğimiz hafta, ekonomideki uzmanlığından ziyade, sitkom repliklerini andıran, abuk sabuk demeçleriyle öne çıkan, Nebati Bakan’ın bizzat kendisi verdi. Bu arkadaşımız ne dedi? Kulaklarıma inanamadım! 'Bir problem mi yaşadınız? Rahat olun. Bize hemen ulaşırsınız. Bürokrasiyi alaşağı ederiz. Arkamızda Cumhurbaşkanımız var. Mevzuatı da değiştiririz.' Üstelik bunu kime dedi? Yabancı yatırımcılara dedi. Türkiye Cumhuriyeti tarihi, böyle bir rezalet görmedi. Türkiye Cumhuriyeti tarihi, böyle bir cıvıklık görmedi. Türkiye Cumhuriyeti tarihi, böyle laubali bir yönetim anlayışına hiç rast gelmedi. Yazıklar olsun! Bu açıklama; Ülkemizde bir devlet krizi olduğunun itirafıdır. Aslında Nebati Bakan diyor ki; 'Biz, kanun, yasa, yönetmelik tanımıyoruz. Sizler de, Türkiye’ye yatırım yaptığınız takdirde; Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunlarıyla veya kurumlarıyla, bir sorun yaşarsanız, bize gelin. Biz sizin adınıza, bütün yasal şartları ortadan kaldıralım. Yani, Türkiye’de kurumsal bir devletle muhatap olmayın, gelin doğrudan, kişilerle muhatap olun' diyor. Neresinden bakarsanız bakın, içinde yaşadığımız bu ucube sistemin, ucubeliğinin, bundan daha net bir ifadesi ve tarifi olamaz. 'İşsizlik, yoksulluk ve pahalılık almış başını gitmiş' Şarküteri sahibi bir esnaf kardeşim, dükkanın günlük gideri, 800 lira. Ama şu saate kadar sadece 250 gram peynir satabildim diyor. Dört aydır kirasını ödeyememiş. Nasıl ayakta kalacağını soruyor. Bu sorular bana değil, sana Sayın Erdoğan. Sen sarayında rahatsın. Beş maaşlı, on maaşlı saray insanları da evlerinde rahat. Ama bu insanlar cevap bekliyor. Bu insanlar, çare arıyor. Bu insanlar, çile çekiyor Sayın Erdoğan. Turizmden tarıma, birçok imkana sahip Aydın’da da; işsizlik, yoksulluk ve pahalılık almış başını gitmiş. Abuk sabuk replikleriyle öne çıkan Bakan Nebati'nin bizzat kendisi vardı. Gözlerine bakılamıyor, ışık var. Rahat olun, bürokrasiyi alaşağı ederiz arkamızda cumhurbaşkanı var dedi. Türykie Cumhuriyeti tarihi böyle bir rezalet görmedi. Türykie Cumhuriyeti tarihi böyle bir cıvıklık görmedi. Ülkemizde bir devleti kabahati olduğunun kanıtı. Neresinden bakarsanız bakın, bu ucube sistemin ucubeliğinin bundan daha iyi anlatımı olamaz. Bunlara artık şaşırmıyoruz. 20 sene geçmesine rağmen, ne Sayın Erdoğan ne fevkalade nitelikli arkadaşlar bir türlü devlet kavramını özümseyemediler. Devlet kurumları Erdoğan'ın kişisel kurumları oldu. Furkan Vakfı tartışması Biz sanıyorduk ki Sayın Erdoğan için bu ülkenin tüm dindar kadınları birer kız kardeştir. Başı açık kadınlarımız için ne düşündüğü zaten İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasıyla ortadadır. Meğer işin aslı öyle değilmiş. Adana’da yaşananlar bize gösterdi ki, başörtülü olmak, Erdoğan'ın bacısı olmak için yeterli değilmiş. Adana'da olanlar bize bunu gösterdi. Yani asıl mesele dindar olmak değil, yandaş olmakmış. Oyunu basarsan baş tacısın. 'Putin Rusya’yı bataklığa sürükledi' Putin Çar olma hayali uğruna, Rusya’yı bataklığa sürükledi. Kiev’in, 48 saatte düşmesini bekleyenler, bir aydır savaştalar. Rusya; bir despotun servetini koruma arzusunu, ulusal çıkar olarak tanımladı. Hesap soracak kimse olmadığı zaman, ülkeyi, babanızdan kalan miras gibi görürsünüz. Rusya bir despotun kişisel paranoyasını, millî güvenlik; servetini koruma arzusunu da ulusal çıkar olarak tanımladı; manzara size de bir yerlerden tanıdık geliyor mu? 'Ülkemizde ciddi bir göç politikası sorunu var' Bugün geldiğimiz noktada, ekonomiden, tarıma, eğitimden, sağlığa kadar, ülkemiz için kritik öneme sahip, her alanda, bu çarpık bakış açısının, memleketimize verdiği zararları, tüm gerçekliğiyle yaşıyoruz. Elbette ki, göç politikasını da, bu kirli anlayıştan ayrı düşünemeyiz. Bugün ülkemizde, ciddi bir göç politikası sorunu var. Sakın ola, mevcut durumun, gelişi güzel, ve kontrolsüz bir şekilde, ortaya çıktığını düşünmeyin. Hatalar üzerine rastgele oluşmuş bir problem olduğunu sakın düşünmeyin. Tabloyu, bizzat Sayın Erdoğan istedi ve bizzat kendisi tasarladı. Her zaman olduğu gibi, yine, devletin, bütün kurumsal değerlerini ve hafızasını hiçe sayarak, bilerek ve isteyerek; Türkiye’nin göç politikasındaki felsefeyi, Türk Milleti dışındaki herkesi, memnun etmek üzerine kurdu. Lütfü Savaş'a açılan soruşturmaya tepki Son derece haklı bir soruna, ve Hatay’ın geleceğine dair, önemli bir tehdide işaret eden, Büyükşehir Belediye başkanımız, Lütfü Savaş Bey hakkında, soruşturma açacak kadar da, kantarın topuzunu kaçırabiliyor. Buradan iktidardakilere sesleniyorum: Böyle konular, siyasi rant devşirilecek konular değildir. Kutuplaştırma siyaseti üzerinden, sığınmacı sorunundaki beceriksizliğini gizleyemezsiniz. Lütfü Başkan, görevinin getirdiği sorumlulukla, sizi işinizi yapmaya çağırdı. Bu kadar basit. Soruşturmalarla, baskıyla, iftirayla, Millet İttifakı olarak, gerçekleri söylememize engel olabileceğinizi sanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz. Biz, sığınmacılara vicdansızlık edilmesini istemiyoruz. Sığınmacıların bu ülkeye gelmesinin tek sorumlusu Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Sığınmacılara karşı kullanılan, ayrıştırıcı ve düşmanca dilin de karşısındayız. Düşmanca söylemler, ırkçı eylemler, sorun çözmekten acizlerin yöntemidir. Böyle yaklaşımlar, sorunun çözümünü değil, iktidarın vicdan perdesinin arkasına gizlenmesini sağlar. Sayın Erdoğan'ın değirmenine su taşınır yani. Bugün ülkemizde, kurumsal akılla işleyen, bir devlet mekanizması olmadığı için, tüm bu sorunları yaşıyoruz. Bir devlet krizinin içerisinde, adeta sürükleniyoruz. İşte tam da bu yüzden; Devletin ruhunu, varlığını ve kurumlarını hiçe sayan, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nden acilen kurtulmak ve devletimizi yeniden inşa etmek zorundayız. Hiç kusura bakma, başaramayacaksın. Türkiye’yi içine soktuğun bu kurumsuzlaşma çukurundan, evelallah çekip çıkartacağız. Kurucu değerlerimizi hatırlayarak çıkartacağız."