Akşener'den lanet okuyan imama tepki: Sırf Erdoğan'a yaranacaklar diye...
İYİP Genel Başkanı Meral Akşener partisinin TBMM'deki grup toplantısında gündemi değerlendiriyor.
İYİP Genel Başkanı Meral Akşener partisinin TBMM'deki grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor. Akşener'in açıklamalarından satırbaşları: Taksim'de bir cami açıldı. Taksim Camii bir ihtiyaçtı, inşa edildi ve açılışı yapıldı.İstanbul’umuza hayırlı olsun. Emeği geçenlerden de Allah razı olsun. Davet aldık, davet edenlere teşekkürler. Ama benim adıma grup başkanımız katıldılar. İstanbulumuza hayırlı olsun. Ancak Erdoğan ve ekibinin herkesin eşit olduğu Allah'ın evinde bile düşmanlık üretmesini kabul edemeyiz. Cami müminler ibadet etsin diye yapılır. Taraftarlarına zafer yaratacaksın diye yapılmaz. Allah'ın evi böyle kirli hesapların evi haline getirelemez. Ne yazık ki bu zihniyetin yansımalarını Ayasofya Camii'nde bile yaşıyoruz. Sırf Sayın Erdoğan'a yararlanacaklar diye AK Parti mahalle temsilcisi kılıklı sözde din adamları kutsal mabedimiz Cumhuriyetimizin kurucusuna lanet okuyor. Allah bunu yapanları da yapanlara göz yumanlara da yazıklar olsun. Camiye gıybet sokanlara, gündem değiştirecek diye ecdadına lanet okuyacak kadar küçülenlere inat, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha minnetle anıyorum. TÜİK'e tepki Bir insanın şahsi menfaatleri Allah korkusunun önüne geçer o insan her şeyin önüne geçer. Nitekim temel görevi iktidarın yalanlarına gerçeklik uydurmak olan TÜİK hafta başında milletimize müjde verdi... Dedi ki, Türkiye 2021'in ilk çeyreğinde yüzde 7 büyüdü... Açıklamayı yapan TÜİK olduğu için inceledik. Milletimiz bu büyümeyi hissedebilmiş mi? Yüzde 7 büyümeye rağmen esnafımız çiftçimiz neden perişan. İşsiz sayımız neden 10 milyona ulaşmış cevap yok. İktidarın dört elle sarıldığı bu büyüme esasında borçla gerçekleşmiş. Yani zenginleşmemişiz tam tersi borçlanmışız. Beklentileri aşan bu olağanüstü büyümenin milletimizin hissedememesinin sebebi budur. Yeni pandemi kararları İktidarın bu dostlar alışverişte görsün siyasetinin sonuçlarını her alanda yaşıyoruz. Yeni pandemi kararlarını açıkladı. Milletçe beklediğimiz soruların cevaplarını yine bulamadık. Aşı takvimi oluşturulmamış. Yurt dışına çıkışlardan, 65 yaş üstü vatandaşlarımızın durumundan, telafi eğitiminde bir açıklama var mı, yok... Yarım yamalak birkaç tane tedbir var. Bilim Kurulu'nun bu konuda bir çalışması olmuş mudur? Bilim Kurulu saat 10'dan sonra dışarı çıkma yasağının getirilmesi virüsün yayılmasını engeller demiş midir? Yoksa bu kararlar Erdoğan'ın aldığı kararlar mıdır? Böyle iş bilmezlik olmaz. Böyle pandemi yönetilmez. Sayın Erdoğan iş yapıyor gibi görünmek için artık vazgeç, aldığın abuk sabuk kararlarla milletimizi daha da zor sokma. 'Ya işini yap, ya da sandığı getir' İktidarın artık bir şeyin farkına varması gerekiyor. Bir karar alma yetkisine sahip olmak, alınan kararı, hiçbir açıklama yapmadan, hiçbir mantığa dayandırmadan, kafaya göre uygulamak anlamına gelmez. Modern bir devlette, her kararın rasyonel bir açıklaması olmak zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti, göz kararı ile Sayın Erdoğan’ın paşa gönlüne göre yönetilecek bir devlet değildir. Böyle iş bilmezlik olmaz. Böyle devlet insanlığı olmaz. Böyle pandemi yönetilmez. Sayın Erdoğan; iş yapıyor gibi görünmek için, şekilden şekile girmekten artık vazgeç. Aldığın abuk sabuk kararlarla, zor durumdaki insanlarımızı daha da zor duruma düşürme. Ya işini yap, ya da sandığı getir, biz de memleketi hak ettiği gibi yönetelim. 'Memleketin çiftçisini, güvenlik sorunu olarak mı görüyorsunuz?' Yeni provokasyon çalışmaları için bizi takip ederken, umarım, Sayın Erdoğan ve arkadaşları da, Hataylı kardeşlerimizin durumunu görmüştür. Biz ona da razıyız. Biz provokasyonlara da, engellere de, iftiralara da alışığız. Yeter ki, bizim için istenen şerden, milletimiz için bir hayır çıksın. Yeter ki, Hataylı çiftçinin derdi çözülsün. Sayın Erdoğan, Bu arada yeri gelmişken söyleyeyim, bende kalmasın. Kabinenin yıldızı, alan uzmanlığında, damadının tahtını sallayan Tarım Bakanın, geçen hafta Hatay’a gelmiş. Ziraat Odası Başkanı’yla oturup yemek yemiş, çay kahve içmiş, ama çiftçiye uğramamış. Bir de utanmadan, güvenlik nedeniyle uğramadı demişler. Allah aşkına; Çiftçiden kaçan Tarım Bakanı olur mu? Böyle iş bilmezlik, böyle utanmazlık olur mu? Kürsüden terörist ilan ettiğiniz yetmedi, şimdi de bu memleketin çiftçisini, güvenlik sorunu olarak mı görüyorsunuz? Zihniyetiniz batsın. Yazıklar olsun. 'Madem Rizelisin, İstanbul’a ihanet ettiğin gibi, Rize’ye ihanet etmeyeceksin' Değerli milletvekilleri; Biliyorsunuz Sayın Erdoğan, Geçen haftaki grup toplantısında, Rize’deki provokasyon çalışmasının azmettiricisi olduğunu itiraf etti. Daha başka planları da olacak ki, “Bu daha iyi günleriniz.” diye de ekledi. Bu vesileyle, kendisine Rizeliliğini de hatırlatmış olduk. Sayın Erdoğan; Madem Rizelisin, O zaman Rize’ye sahip çıkacaksın. İkizdere’de doğayı korumak için, canla başla mücadele edenlere, destek olacaksın. Madem Rizelisin, Gelin Hanım’ın adım atmasını beklemeyeceksin, önce sen davranacaksın. “Rize’nin doğasını birkaç rantçıya yedirmem.” diyeceksin. Madem Rizelisin, İstanbul’a ihanet ettiğin gibi, Rize’ye ihanet etmeyeceksin. Değerli dava arkadaşlarım; Rize’de çay üreticileri isyanda. Sözüm ona, Rize’nin oğlu ama, kayınbiraderden tık yok. Yakında, onları da terörist ilan ederse şaşırmayın. Son 5 yılda, çay ithalatı arttıkça arttı, ihracatımız ise yüzde 30 düştü. Yani Sayın Erdoğan’ın hemşerileri daha az, başka ülkelerin çay üreticisi daha çok kazanıyor. 'Sayın Erdoğan’ı uyardım. “Bağımsız bir yargı süreci derhal işletilsin' Bu iş bilmezliğe, bu beceriksizliğe mecbur değiliz. Türkiye’nin üzerine karabasan gibi çöken, bu eğri düzenin artık sonuna geldik. İktidar için yolun sonu gözüküyor. Beş bin yıllık devlet geleneğimizin paçavra edildiği, dedikodu kazanlarının kaynayıp, kirli hesapların ve karanlık ilişkilerin ortalığa döküldüğü bu dönem, bir iktidarın vedasına işarettir. Son haftalarda yaşananları ibretle takip ediyoruz. Biz meseleye, devletin itibarı açısından bakıyoruz. Çünkü bu devlet hepimizin. Devlet insanlığından nasibini alamamışların elinde zarar görmesine, asla müsaade etmeyiz. Ancak, yaşanan çirkinlikleri de görmezden gelemeyiz.Geçen hafta, Sayın Erdoğan’ı uyardım. “Bağımsız bir yargı süreci derhal işletilsin.” dedim. O ne yaptı? Küçük ortağın dolduruşuna geldi, gitti kefalet koydu. Toplum vicdanını rahatlatmak yerine, kendisini tartışmaların tarafı yaptı. Bu işler, öyle bir kişinin çıkıp, ortaya kefalet koymasıyla olmaz. Devlet böyle yönetilmez. Bu işler, şeffaf ve adil bir biçimde yürütülen yargı süreçleriyle olur. Toplum vicdanını rahatlatarak, tüm şüpheler giderilerek olur. Suçu olan cezasını çeker, suçsuz olan da aklanır işinin başına döner. Seni bir kez daha, devlet ciddiyetiyle, ve makamının sorumluluğuyla hareket etmeye davet ediyorum. Çalışma arkadaşlarına bir an önce çekidüzen ver. İçişleri Bakanı’nın, Adalet Bakanlığı’yla, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı’nın da, İçişleri Bakanı’yla, medya üzerinden atışması devlet geleneğimize yakışmaz. İçişleri Bakanı’nın, kenara çekilmesinde fayda vardır. Delilleri toplayacak kolluk gücünün rahatlatılması, yargının, siyasi baskı hissetmeden görevini yerine getirebilmesi için, adalet mekanizmasının, gölgesiz çalışabilmesi için bu şarttır. Gerisi, bağımsız Türk mahkemelerinin işidir. Partili Cumhurbaşkanlığı isimli bu ucube sistemde, Türkiye bir yönetim krizi yaşıyor. Ekonomiden pandemiye, tarımdan eğitime, ve hatta, ülke gündemini son haftalarda meşgul eden iddialara kadar, her alanda bunun yansımalarını görüyoruz.