Yaşar Sert

Yaşar Sert

Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Uzmanı

Afrin Sonrası Dış Politikada Değişmesi Gerekenler

28 Şubat 2018 - 09:08 - Güncelleme: 28 Şubat 2018 - 09:55

En başından beri söylediğimiz, izlenmesi gereken Suriye politikasına adım adım gereksinim duymaya başladık. Bunu hükümetin en yetkili isimlerinden Bekir Bozdağ "biz görüşmüyoruz ama istihbarat örgütlerimiz Suriye ile görüşüyor" diyerek itiraf etti. Çünkü bizim açımızdan başka bir seçenek olmadığı yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.

Ama ne olursa olsun bizim açımızdan asıl sıkıntı bundan sonra başlamaktadır. Çünkü bölgeye objektif olarak bakıldığında ABD, Rusya, İran, Irak ve İsrail genelde kendi içlerinde birbirleri ile dost ya da müttefiktir. Bu ülkeler arasında sadece Türkiye'nin bir dostu, müttefiki ya da ortağı yoktur. Yani Türkiye sonuç olarak bulunduğu coğrafyada yapayalnız kalmıştır. Yanında ortaklık yaptığı sadece neydiği ve amacı belli olmayan ÖSO denen bir başka ülkenin terör örgütü ilan ettiği grup vardır. (Ama bu örgütler ile mutlaka Türkiye'nin bir bildiği vardır bunu tartışamayız.)

Ancak bundan sonrası için artık hükümet yetkililerinin ya da karar vericinin daha sağduyulu davranarak emperyalist odaklı ülkeler ile bölgesinde olmaktan ziyade kaderi bir nevi kendisine benzemekte olan komşu ülkeler ile birliktelik sağlayarak bölgede hem kendi çıkarlarını hem de onlarla barış içerisinde yaşaması için adım atması gerekmektedir. Çünkü bir ülkeyi düşman seçeceksen önce o ülkenin bölgedeki müttefik gücünü azaltman gerekmektedir.  

Biz Suriye'yi düşman ilan ettik ama arkasından Rusya, İran ve Çin'in olduğunu yok saydık. Bununla beraber ABD'yi dinledik, ama aynı ABD ise bu süreçte bütün bölgeyi bugün savaştığımız PYD, YPG grupları ile hem de bizim ülkemizin yollarını kullanarak doldurdu. Sonuç olarak bu operasyonun gidişatına baktığımızda en başında lafına bakıp Suriye'ye kafa tuttuğumuz ABD şimdi Suriye'nin karşısında değil; Rusya ise Suriye'nin arkasında; PYD, YPG ise orada ABD'nin askeri olarak savaşıyor. NATO desek ABD'nin uzantısı. Bu noktada yapayalnız bir KANDIRILMIŞ ülke olarak ortada kaldık.

Sadece yukarıda belirttiğim ÖSO ile beraberiz ki onlar da ilerleyen günlerde kim daha çok verirse onun yanına geçecektir. Hem de bizim bütün oradaki hamlemizi çözerek ve bilerek.

Geriye yine bir alternatif kalıyor: bütün bu olumsuzlukları tersine çevirerek Suriye ile hızlı bir şekilde anlaşmak. Bunun en büyük örneği ise geçenlerde ABD yetkilisi bir generale sorulan sorunun cevabında görebiliriz: "Türk ordusu eğer Membiç'e girerse ne yaparsınız?"denildiğinde, "Türk ordusunun oraya yapacağı bir operasyon bizi fazla zorlamaz." diye rahat bir cevap verdi. Ve "Eğer NATO ortaklığı bozulmak isteniyorsa her türlü harekete hazırız." dedi.

Farz edelim NATO ortaklığımız bozulsun, böyle bir durumda ne olur? Herkes şunu düşünür: hemen Rusya ile ortaklık daha rahat hızlanır ve Rusya bize gelir. Oysa ki tam da tersi olur; Rusya ABD ile anlaşır. Çünkü iki dünya devinin tek amacı dünyayı bölüşmektir.

Zaten Çin'in geçenlerde "ben de bölgede varım" demesinin asıl nedeni ise bu ortaklığın doğması ve ABD'ye karşı Rusya'yı kaybetme endişesidir. Bunun en iyi örneği İkinci Dünya Savaşı'nda görülmüştür. Savaşı başlatan Hitler, Mussolini ve Stalin'dir. Karşılarında ise İngiltere, koalisyon ülkeleri ve sonradan katılan ABD vardır. Sonunda Stalin ABD'nin yanına gelmiştir ve anlaşmıştır.

Ne ABD ne de Rusya Türkiye'nin dostu değildir. Ülkeler arasında sadece çıkarlar vardır. Bir başka örneğe daha bakacak olursak, geçmişte tek başlarına karar veren Hitler ve Napolyon'a baktığımızda en başında kazanımları var gibi görünse de sonuçta kaybeden liderler oldu. Yine başka bir örnekle bakarsak ABD ve İngiltere ise bu türlü kararları parlamento ve muhalefet önerisiyle değerlendirerek aldılar ve sonuçta kazanan ülkeler oldular.

Bu tür savaşlarda savaşların kaybedeni liderler değil ülkenin tamamıdır ve bunun bedelini halk ödemektedir. Bedeli halka mal olacak bir hareketin kararlarını hiç kimse ben dedim oldu diye tek başına alamaz. Uluslararası ilişkilerde dost ya da düşman seçilecekse ülkelerin içlerindeki yönetim politikalarına göre değil kendi ülke çıkarlarına göre seçilmelidir.

Suriye'nin bize hiç bir zararı olmamıştır. Daha önce Esad ile ticaretimizi yapıyorduk, orada terör örgütü ile ilgili bir problemimiz yoktu. Esad oradayken hiç bir terör örgütü orada değildi ve o bölgeye bir mali harcamamız olmuyordu ve aksine ekonomimize ciddi katkı sağlanıyordu. O zaman niye bu duruma geldi söyleyeyim: orada demokrasi yokmuş. Bu sebepten dolayı Esad'ı karşımıza aldık. Bunu bizim ülkemizin devlet yöneticileri yaptı ve orada demokrasi olmayışından çok etkilendiler. Acaba bizim ülke yöneticilerimiz kendi ülkelerinde demokrasiyi geldikleri günden daha mı ileri götürdü yoksa son durumda daha da geriye mi getirdiler? Bunun cevabını ise yaşayan halk olarak biz daha iyi veririz.

Geçen hafta bir Fransız tv kanalında  Esad ile bir röportaj yapıldı ve kendisine bir soru soruldu: Erdoğan ile neden aranız bozuldu? denildi ve kendisi çok net bir cevap verdi: Erdoğan benden hapishanedeki Müslüman Kardeşleri serbest bırakmamı istedi dedi. Yani verilen bu cevaptan başka bir ülkenin hapishanesinde ve yine aynı zamanda kendi ülkesinde yaşayan bizimle hiç bir ilgisi olmayan kişiler yüzünden gelinen bu durum ortaya çıkıyor.

Aklımızı başımıza toplayıp en azından bundan sonra bugünkü emperyalist güçlerin islamı islam ile kırdırma stratejisini bozup kendi komşu ülkelerimizin iç işlerine karışmadan yolumuza devam etmemiz gerekiyor. Tabi ki içindeki bulunduğumuz bataktan sağ salim fazla bir yara almadan çıkarsak ve geç kalmadıysak! 

Ama kendi içimizde, oy toplamak adına mezhepsel söylemlerle halkı kutuplaştırıp onların oy verdiği parti liderlerini vatan haini ilan etmek yerine iç bütünlüğümüzü sağlayıp ülkenin durumunu göz önünde bulundurarak daha ılımlı bir politika uygulamak birinci görevimiz olmalıdır.

Sonuç olarak dış politikada bir karar verme zamanı yaklaşmaktadır. Ya Rusya destekli Suriye ile beraber masaya oturmak ya da sonucu belli olmayan bir ilişkiye devam ederek ABD ile yakınlaşmaya devam etmek. Tabi ki bu operasyonu seçim dönemine kadar devam ettirmeyeceksek.(!)

Bu yazı 1512 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar