Ahmet Ümit: İyi cinsellik yaşamayan ruh hastası ve sapık olur

Ahmet Ümit’in 26. kitabı ‘Kırlangıç Çığlığı’ şimdiden çok satanlar listesinde. Kendisiyle buluştuk ve Türkiye’de cinsellikten Suriyeli mültecilere, çocuk tacizcilerinden yazarların ruh haline kadar konuştuk. Diyor ki: Yazar kıskançlığı hayli fenadır. Çok sattığın zaman herkes seni kıskanır. Kitaplarım satmadığı zamanlar ben de, “Beni anlamıyorlar” diyordum. Bir teselli bulmak zorundayız tabii.

18 Mart 2018 - 12:31

‘Kırlangıç Çığlığı’ çıktı. Çok sürükleyici ama çok da sarsıcı... 

Yazar, dünyayı gösteren bir ayna gibidir. Bu kitap da Türkiye’nin bu dönemine ayna tuttu. İçinde Suriyeli mülteciler, çocuk tacizcileri, bir seri katil ve organ mafyası var. İnsanlar bunları görmek, konuşmak dahi istemiyor. Ama hayır, hepsiyle yüzleşmek zorundayız. “Nasıl bu hale geldik?” sorusunun cevabını ancak yüzleşerek bulabiliriz.

üm bunları yazmak ruh halinizi nasıl etkiledi? 

Müthiş acı çektim yazarken... Beni en zorlayan kitaplarımdan biri oldu. Sık sık ara vermek zorunda kaldım. Kendimi hırpaladım. Ama benim bir yazar ve aydın olarak işim, gerçek ne kadar acı olursa olsun, ona en doğru mesafeden bakıp onunla yüzleşmek. Gözlerim yana yana o gerçeğe bakmam gerekiyordu.
 

AVRUPALILAR BİZİ, BİZ SURİYELİLERİ KÜÇÜMSÜYORUZ


‘Kırlangıç Çığlığı’ Suriyeli göçmenleri işaret eden bir metafor. Neden kırlangıçları seçtiniz? 

Kırlangıçlar göç ederken ciddi fırtınalara yakalanıp yollarda ölürler. Onların tepemizden çığlık atarak geçmelerini çoğunlukla sevinç çığlıkları olarak anlıyoruz biz. Ama ben onu metaforik olarak yolda kaybettikleri arkadaşlarına yaktıkları ağıt olarak gördüm, öyle duydum ve yorumladım.

Suriyeli göçmenlere yönelik olumsuz tepkileri de sert şekilde eleştiriyorsunuz kitapta... 

Evet, çünkü bu çok kötü bir yere gidiyor. Almanya’daki bir Türk ailesini düşünün. Gelenek ve göreneğinden tutun, giyim kuşamına kadar... Nasıl ki onlar, ya da Avrupalılar Türkleri yadırgıyor, küçümsüyorsa biz de aynısını Suriyelilere yapıyoruz. Her ne olursa olsun ırkçılığa kapılmadan, insanlık temelinde yürümemiz gerekiyor.

Burada en büyük tehlike ne sizce? 

Böyle devam edersek Suriyeliler’e karşı oluşan nefretten büyük bir suç damarı çıkacak. Görüyorum, insanlar nefretle bakıyor onlara ve bundan müthiş elem duyuyorum. Onları topluma entegre etmemiz gerekiyor. Yazarak yapmaya çalıştığım şeylerden biri de gözümüze inen o ‘iyi insan’ perdesini kaldırmak. Hayır bakın, biz o kadar da iyi değiliz. Kendimize atfettiğimiz kadar vicdanlı ve merhametli değiliz. Kendimizi kandırmayalım!
 

GÜCÜN KARŞISINDA BOYUN EĞMEK AHLAKSIZLIKTIR


Peki, çocuk tacizcilerini öldüren bir seri katil mi, yoksa dünya bu haldeyken, “Bana ne” deyip keyfine bakan bir insan mı daha tehlikeli? 

Seri katiller modernizmin yarattığı vahşi insan avcılarıdır. Öldürerek ruhunu doyuran sapıklardır ama neticede mutlaka yakalanırlar. Ama seri katil, var olan toplumsal sistemin bir sonucudur. Sadece güçlülerin hayatta kalabildiği bir dünyaya doğru gidiyoruz. Asıl sorun bu. Kendi türümüzü vahşice ortadan kaldırıyoruz. Tüm bu düzenin içinde, “Bana değmeyen yılan bin yaşasın, nasılsa benim çorbam kaynıyor” diyen, gücü elinde bulundurup bu sistemi devam ettirenler tabii ki daha suçlu.

Taciz ve cinayetlere dair rakamlar verildiğinde bazı kesimler rahatsız oluyor. Reddediyor. Neden? 

Çünkü halının altına süpürünce olayın çözüleceğini düşünüyorlar. Bir baba öz çocuğunu taciz ediyor ama anne sırf yuva dağılmasın, sistem bozulmasın diye sesini çıkarmıyor. Böylece suç oranı artıyor. İnsanın doğası bozuluyor. Bakın, bozulan arabayı tamir edebilirsiniz ama insan bozuldu mu bunun telafisi yok. İnsan ruhu bozuluyor. Yozlaşıyor. Soysuzlaşıyor.

Sizin ‘iyi insan’ tarifiniz nedir? 

İnsan vicdanlı olandır. Merhametli olandır. Zayıfın yanında zayıfla beraber olabilendir. Ne yapalım? Yaşlılar ölsün mü? Fakirleri, kadınları, çocukları ne yapalım? Bugün ‘haklı’ diye bir şey yok, sadece ‘güçlü’ var. Bu ahlaksızlıktır. O gücün karşısında boyun eğmek de, o gücü kötüye kullanmak da soysuzluktur. Yıkımdır bu.



 

SİYASİLERİMİZ TOPAÇ GİBİ DÖNÜYOR


Ülkemizde cinselliğin hâlâ bu denli tabu olmasını neye bağlıyorsunuz? 
 

 

Çünkü çocuklarımıza cinsel eğitim vermiyoruz. Ve cinselliğin sadece erkekler için var olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’de kadınların ne kadarı orgazm olabiliyor? Burada erkeğin de mutlu olması mümkün değil ki... Erkek şiddetine dönüşüyor cinsellik. İyi cinsellik yaşamıyorsanız ruh hastası olursunuz, sapık olursunuz, net!

Neden bir türlü çözüm üretilemiyor? 

Çünkü siyasilerimiz fırıldak gibi, topaç gibi dönüyorlar. İnsanlar umurlarında değil. Ortada kanayan bir yara var. Acı ama gerçek. Sadece bu konuda değil, her konuda aynı açmazdayız. Toprağımız, sularımız kirleniyor, doğa mahvoluyor. Kanser oranları arttı. Neden? Daha çok para için. Ama üzgünüm. Böyle giderse o parayı kimse yiyemeyecek.

Bu 26. kitabınız ve 300 bin basıldı. Bu kadar okunan bir yazar olmak insanda ego büyümesi yapıyor mu? 

Aksine, bende küçülme yapıyor. Hâlâ . seyahatlerimi metroyla yapıyorum. 20 yıllık arkadaşlarımla oturup rakı içiyorum. Bir an bile kibire kapıldığımı hatırlamıyorum. Yüz binler okuyormuş... Eee? Öbür tarafta adam atomu parçalıyor. O benden kıymetli.



 

SATMADIĞINDA BEN DE 'BENİ ANLAMIYORLAR' DİYORDUM, BU BİR TESELLİ


Polisiye için ‘ikinci sınıf edebiyat’ diyenlere ne diyorsunuz? 

İyi polisiye iyi edebiyattan üstündür.

“İyi bir yazarım” diyor musunuz? 


Hiç fena değilim.

Yazmak ille de yalnızlık mı? 

Öyle bir algı var ama değil. Hem çok iyi hem de çok sosyal olan yazarlar var. Ben mesela ayartması kolay bir yazarım. Tam yazmaya başlayacağım, bir arkadaşım arayıp, “Gel iki tek atalım” dedi mi hemen bırakır giderim.

Yaşaması yazmaktan daha zevkli olan bir şey? 

Hiç tereddütsüz aşk.

‘Yazar kıskançlığı’ diye bir şey var mı? 

Hem de ne fenadır. Çok sattığın zaman tüm yazarlar seni kıskanır. Satmadığında ben de, “Beni anlamıyorlar” diyordum. Bir teselli bulmak zorundayız tabii.




Yazarlar iyi dedikodu yapar mı? 

İyi dedikodu yapanları var. Eskiden de böyleymiş. Orhan Kemal’ler, Sait Faik’ler... Hepsi birbirinin iyi dedikodusunu yaparmış.

Bir dönem hepsi aynı kadınlara aşık oluyormuş... 

Çünkü o zaman hem güzel hem de entelektüel kadın yoktu. Mesela Tomris Uyar’a Turgut Uyar, Ülkü Tamer, Edip Cansever... Hepsi aşık olmuş. Ama şimdi hem güzel hem de entelektüel kadınlar var. Ona açıklık getirelim de. Aman topa tutmasınlar (gülüyor).

(POSTA)

Bu haber 2134 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Özhaseki'den kentsel dönüşüm mağduru vatandaşa sert tepki: Mikrofonu atıp giderim
Özhaseki'den kentsel dönüşüm mağduru vatandaşa sert tepki:...
Bornova Belediye Başkan Adayı Cevdet Çayır: ‘’Sevgi ve ilgiyi Bornova'ya gösterecek olan bizleriz’’
Bornova Belediye Başkan Adayı Cevdet Çayır: ‘’Sevgi ve ilgiyi...

AZRAİLLE DANS Film Fragmanımız Yayında. 25 Mayısta vizyona girecek olan filmimize 7 den 70 e herkesi bekliyoruz. www.azrailledansfilm.com @pelinsinan @tugbaozay10 @sinanbengier @yukselti @gaziseker @estrellacasado @gokhanoguztimurofficial #movie #movies #film #tv #camera #cinema #fact #didyouknow #moviefacts #cinematography #screenplay #director #actor #actress #act #acting #movienight #hollywood #netflix #heartsonfire #rockyiv #scarymovie #pamelaanderson #jennymccarthy #davidzucker #blonde #thering #nosleep #arielwinter #celebrity

Azraille Dans (@azrailledansfilm)'in paylaştığı bir gönderi ()